• notifications1
  • menü

Bugün : 4 Aralık 2024 Çarşamba

Bitki Korumanın Genel İlkeleri Nelerdir?

10. EKOLOJİK TARIMDA BİTKİ KORUMANIN GENEL İLKELERİ

Batının çevre sorunlarına duyarlı ülkelerinde başlayan ve bugün dünya genel tarımı içinde belirli bir kapasiteye ulaşan ekolojik tarım 1985 yılında Türkiye'de de başlamış ve son yıllarda alan, ürün çeşitliliği ve üretim miktarı açısından önemli gelişmeler göstermiştir. Kitabın bu bölümünde önce ekolojik tarımın bitki koruma ile ilgili genel esasları ve felsefesi üzerinde durulduktan sonra, bu tarım sisteminde kültür bitkilerinin verim ve kalitelerinde hastalık etmeni ve zararlıların yarattıkları olumsuzlukları önleme veya asgaride tutma yöntemleri ele alınacaktır. Bölümün sonunda bitki koruma açısından ekolojik tarımm Türkiye'de gelişmesi konusundaki önerilere yer verilecektir.

 

Ekolojik tarımın gelişmiş batı ülkelerinde doğması ve onaylanmış bir sistem olarak kabul görmesinde rol oynayan en büyük faktörlerden birisi hiç şüphesiz bitki korumada pestisit olarak kullanılan organik ve anorganik kimyasalların insan ve çevre sağlığına olumsuz etkileridir. Bu etkileri ortaya koyan bilimsel çalışmalar, bu çalışmaların sonuçlarını duyuran medya ve sorunlara duyarlı bir kamuoyu sayesinde, diğerleri yanında (sentetik gübreler gibi) bu kimyasalları da reddeden bir yetiştirme sistemi ortaya çıkmıştır. Halen batı ülkelerinde sentetik kimyasallardan tedirgin olan kamuoyunun " temiz" ürünlere talebi gittikçe artmakta ve bu da ekolojik tarıma fıkren henüz geçmemiş ülkelerde bile tamamen dış satıma yönelik bir ekolojik üretime geçiş için teşvik edici bir unsur olmaktadır.

 

Bilimsel çevreler ve kamuoyunda pestisit kullanımına karşı düşüncelerin bir zamanlarııı harika ilacı DDT' nin olumsuz etkilerinin bel irlenmesiyle başladığı söylenebilir. DDT' ye karşı başlayan bu kritik zamanla diğer birçok pestisidi de kapsamış ve sonuçta çevre ve sağlık sorunlarına yol açan birçoğunun üretimleri durdurulmuş, kullanımları yasaklanmıştır. Ancak bunların çoğunun az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde hala kullanıldıkları bilinmektedir.

 

Okuyucuyu ekolojik tarıma biraz daha inandırmak amacıyla pestisit kullanımından doğan olunısuz sonuçları özetlemekte yarar görülmüştür:

Pestisitler genelde çevreye yabancı ve ona zararlı kimyasal bileşiklerdir, ekosistemi toprakta yaşayan bir mikroorganizmasından gelişmiş bir hayvanına kadar tahrip etme potansiyeline sahiptirler. Bu etki doğrudan toksik bir etki olabileceği gibi, dolaylı da olabilir. Besin zincirinin kopması, immun sistemin zayıflaması organizmaların birbirleriyle haberleşmelerini sağlayan kimyasal sinyallerde karışıklık yaratması gibi. Bu dolaylı etkiler ilgili canlının yaşamında direkt etkiler kadar önemli olabilirler.

 

Örneğin su pireleri çürümekte olan organik materyalde oluşan sarcosine'i algılayan ve onun sayesinde besinlerini bulan canlılardır. Yabancı otları kontrol altında tutmak amacıyla etkili maddesi Phosphonylsarcosine olan bir herbisit kullanıldığında, bu canlılar şaşırmakta ve besinlerini bulma şansları böylelikle yok edilmektedir. Bu, doğada pestisitlerin besin zincirini koparmalarına güzel bir örnektir.


Pestisit kalıntıları insan gıdalarında birikebilirler ve doğrudan alerjilere ve diğer hastalıklara yol açabilirler. Bu olumsuzluk ları pestisitlerin şu anda en çok araştırılan özelliklerinden birisidir.
Bazı pestisitler insana doğrudan toksik etki yaparlar. Bu etkiyi hem üretimleri sırasında ve hem de pestisit kalıntısı içeren gıdaları yiyen insanlarda gösterirler. Birleşmiş Milletler Asya ve Pasifık Ekonomik ve Sosyal komitesine göre (1983) yılda iki milyon kişi bu yüzden zehirlenmekte ve bundan 40.000 kişi ölmektedir.


Pestisit üreten fabrikalar üretimleri sırasında, ya kaza ile (İtalya'da Seveso, Hindistanda Bhopal) veya rutin emisyonlarla (Ren Nehri) çevreyi kirletmektedirler.
Hükümetler bu sorunları çözmek veya en aza indirmek için daha sıkı çevre standartları koymakta ve bazen o pestisitlerin kullanımını yasaklamaktadırlar.
Pestisitlerin çevreye ve insanlara bu olumsuz etkilerinden söz ederken bitki metabolizmasında yol açtıkları değişiklikleri unutmamak gerekir.

 

Bu değişiklikleri aşağıdaki gibi basitçe şematize etmek mümkündür:

  • Sağlıklı bitkiler zararlı ve patojenlere karşı kendilerini daha aktif olarak savunabilirler. Bu savunnıada bitkinirı protein sentez yeteneği önemli bir rol oynar.
  • Protein sentezi ya pestisitlerin direkt etkisi nedeniyle ya da dengesiz gübrelenıe sonucu (aşırı azot verimi gibi) normalden sapabilir. Bazı durumlarda optimalin dışındaki sıcaklık ve nem de benzer etkiyi yapabilirler.
  • Protein sentezi normalden saptığında bitki dokusunda suda eriyebilir şekerler, azotlu bileşikler ve serbest amino asitler birikir.
  • Bu durum patojenlerin bitki dokusunda gelişmeleri için ideal bir ortam sağlar.
  • Sonuçta patojenler daha yoğun olarak ürerler , normalde kendilerini baskı altında doğal düşmanların etkisinden kurtulurlarve kendilerine ortam olarak seçtikleri bitkide daha fazla zarara yol açarlar.
  • Pestisitlerin olumsuz etkilerine daha çok örnek vermek mümkündür. Bu nedenle ekolojik tarım sentetik pestisitlerin kullanımını yasaklamakta ve bitki sağlığının idamesinde kültürel ve biyolojik önlemlere ağırlık vermekte, bu önlemlerin sentetik esaslı olmayan bitki koruma maddeleriyle kombinasyonunu öngören bir yaklaşım içine girmektedir.

 


10.1. Ekolojik Tarımın Bitki Korumaya İlişkin Bazı İlkeleri

Ekolojik tarım her şeyden önce doğa sevgisine dayanan, doğa ile birlikte, ona zarar vermeden üretim yapmayı öngören bir felsefeye dayanır. Uluslararası düzeyde son yıllarda çok sık sözü edilen "sürdürülebilir tarım" deyimi de ruhunu bu felsefeden almaktadır. Bu inanışta olmayan, üretime yalnızca ticari açıdan bakan kimselerce ekolojik tarımın algılanması güç olmaktadır. Buna paralel olarak, klasik tarımın sorunlarını yine klasik yöntemlerle çözmeye çalışan araştırıcıların ekolojik tarımı üzerinde araştırma yapmaya değer bir konu olarak kabul etmeleri de zaman alacak gibi görünmektedir. Ekolojik tarımın bitki korumaya atıfta bulunan ya da bitki korumayı gözeten önemli bazı temel ilkelerine aşağıda maddeler halinde yer verilmiştir:

 

1) Ekolojik tarım ekstensif bir üretim tarzıdır, maksimum ürünü hedeflemez. Bu sayede tarlada hastalık etmeni ve zararlılar için uygun bir mikroklima oluşma şansı azaltılmış ve önemli bir kültürel önlem yerine getirilmiş olur.

 

2) Ekolojik tarım toprağı canlı bir varlık olarak kabul eder ve onu her üretim kademesinde korumaya çalışır. Sentetik kimyasalların, toprağa yabancı maddelerin gübre olarak kullanılması yasaktır. Toprağa verilen doğal kökenli besin maddelerinin önce mineralize olması ve sonra bitki tarafından alınması esas alınır. Bunu sağlamak üzere toprakta yüksek bır mikrobiyolojik aktiviteyi temin etmeye çalışır. Yüksek mikrobiyel aktivite çoğu toprak patojeninin antagonistler tarafından kontrol altında tutulması anlamına gelir. Ayrıca çabuk dekompoze olan bitki artıklarında patojenlerin kışlama şansı da azalır

 

3) Ekolojik tarım, biyolojik çeşitliliği de sürdürmek amacıyla stres koşullarına, zararlı ve hastalıklara dayanıklılık gösteren ancak verimi nisbeten düşük olan "eski" çeşitleri, dayanıklılık açısından belirli bir düzeye sahip olmayan modern çeşitlere tercih edebilir. Dayanıklı çeşitlerin yetiştirilmesi çevreye pestisit baskısını azaltıcı bir kültürel önlemdir.

 

4) Doğal üretim felsefesi nedeniyle, gen transferi yoluyla dayanıklılık veya istenen endüstriyel özellikler kazandırılmış bitki çeşitleri ve mikroorganizmaların ekolojik tarımda kullanılmaları yasaktır. Bu durum klasik dayanıklılık ıslahının ekolojik tarımda önemli bir enstruman olmaya devam edeceğini göstermektedir.

 

5) Ekolojik tarım bir işletmede hayvansal üretim ile bitkisel üretimi mümkün olduğunca birlikte yapmayı, böylelikle ekolojik madde dönüşümünü nisbeten kapalı bir sistem içinde sürdürmeyi öngörür. Bu sayede çiftlik hayvanlarından elde edilen gübre yine toprağa dönmüş ve toprak mikrobiyel yaşamı desteklenmiş olur.

 

7) Ekolojik tarımın her üretim basamağı ve son ürün her türlü denetim ve kontrola (örneğin pestisit kalıntısı açısından) açıktır. Bu iş devlet kurumları veya onaylanınış özel kurumlar eliyle yürütülür. Bu, ekolojik tarımı geleneksel tarımdan ayıran çok önemli bir ilkedir ve bu sayede bilinçsiz pestisit kullanımı engellenmiş olur. Bunun yanında ekolojik ürünler bu niteliği garanti eden ve ürünün daha yüksek fiyatla satılmasını sağlayan etiketlerle ayırdedilir ve korunurlar.

 

8) Ekolojik yolla elde edilmiş tarım ürünleri daha pahalıdır. Burada maksimum üretimin hedeflenmemiş olması önemli bir rol oynar. Ancak ürünün daha pahalı satılması üretici kazancının birim alan bazında geleneksel tarıma göre daha yüksek olmasını sağlayabilir.

 

9) Ekolojik tarımın genel tarım içindeki payı oldukça düşük olup, ülkelere göre % 1-2 arasında değişmektedir. Burada rol oynayan faktörlerden bir tanesi özellikle doğal kökenli besin maddelerinin toprakta dönüşümü ve bitki sağlığının idamesi konularında henüz çözüm bekleyen sorunların varlığıdır.

 

Yukarıda sıralanan özellikleri nedeniyle ekolojik tarımın gıda üretimi yetersizliği olan ülkelerde, çevre sorunlarını henüz tanımayan veya bu sorunlara aldırış etmeyen ülkelerde, tarım politikasında bu üretim tarzını manen de olsa desteklemeyen, teşvik etmeyen ve son olarak da bu ürünleri satın alabilecek tüketici sayısı kısıtlı olan ülkelerde yaygınlaşması, kabul görmesi olasılığı düşük görünmektedir. Ancak, üretimin tamamen dışsatıma yönelik olması durumunda bu üretim tarzının henüz "hazır" olmayan ülkelerde de yaygınlaşması mümkün olabilir ki, ülkemizde yapılan ekolojik tarım böyle bir niteliğe sahiptir.

 

 

10.2. Ekolojik Tarımda Bitki Koruma

Bilindiği gibi geleneksel tarımda kültür bitkilerinin hastalık ve zararlıların olumsuz, kalite ve verimi azaltıcı etkilerinden korunması en önemli aktivitelerinden birisidir. Yeterli bir bitki koruma için kültürel yöntemlere, ilaçlı mücadeleye ve biyolojik savaşırna belirli bir kombinasyon içinde yönelmek esastır. Bu özelliği ile bitki koruma geleneksel tarım içinde başlı başına bir bölümdür. Bu durum geleneksel tarım ile ekolojik tarım arasında gübrelemeden sonra ikinci bir tartışma noktası yaratır. Ekolojik tarımın bütünlük prensibi bitki korumanın üretim süreci içinde kendi başına bir bölüm olmasına izin vermez. Ekolojik tarım bir ekolojik sistemin kendi kendine şifa bulmasını öngörür. Tarımsal bir eko-sistemde bir zararlı veya hastalık etmeninin anormal çoğalarak verim ve kalite kaybına yol açması bozulmuş bir düzenin sembolüdür, bir işletme hatasıdır. Ekolojik tarım bu duruma yol açan tek taraflı, yanlış bakış açısını düzeltme görevini de yüklenir.

 

Bu ilkeden hareketle ekolojik tarım doğaya yabancı, ona aşırı bir biçimde müdahale eden, biyolojik çeşitliliği azaltan, kalıntı sorunu yaratarak canlıların yaşamını riske sokan sentetik kimyasalların pestisit olarak kullanımını yasaklar. Geleneksel tarımın önemli pestisitlcrinden olan kükürt ve bakırın kullanımı ancak belirli sınırlar içinde mümkündür. Pestisit kullanımını reddeden ekolojik tarım önce kültürel önlemlerin desteğiyle sağlıklı bir çevre yaratıp pestisitlerin yerine adları ileriki bölümde verilecek olan bitki bakım maddeleri ile bitkinin doğal dayanıklılığını arttırıcı maddeleri kullanıp hastalık etmeni ve zararlıları kontrol altında tutmaya çalışır. Zararlıların kontrol altında tutulmasında biyolojik mücadeleye, yararlı faunanın korunmasına büyük önem verir.Bazı zararlılara karşı yalnızca biyoteknoloj ik yöntemlerden yararlanır.

 

Burada konuyu daha iyi takdim edebilmek amacıyla, ekolojik tarım felsefesine büyük uyum gösteren ve geleneksel tarıma göre çok daha fazla önem atfedilen kültürel önlemleri "pasif bitki koruma", toz veya sıvı formdaki bir maddeyi bitkiye atarak onu zararlı veya hastalık etmeninden doğrudan veya bitki davranışını değiştirerek korumaya çalışan yöntemleri ise "aktif bitki koruma" adı altında toplamayı uygun bulduk. Bu maddeler genelde "bitki kuvvetlendirici maddeler" veya "bitki bakım maddeleri" adı altında toplanan doğal kökenli maddeler olmakla birlikte, kimileri geleneksel tarımda da kullanılan pestisitlerdir. Ancak yukarıda da belirtildiği gibi, bu pasif ve aktif bitki koruma yöntemlerini birbirlerinden kopuk önlemler olarak düşünmemek gerekir. Ekolojik tarım üreticilerinin geleneksel üreticiye göre bitkisinin optimal gelişme isteklerini daha iyi bilen, doğa ile uyum içinde üretim felsefesini kavramış, toprak solucanının toprak verimliliği için ne anlama geldiğini, yararlı akarların, gelin böceklerinin kendisine nasıl yardımcı olduğunu çok iyi kavramış, insanlara kalıntısız, sağlıklı ürün sunmayı ilke edinmiş kimseler olması gerekir. Bu kimseler için bitki yetiştirme ile bitki koruma iki ayrı işlem değildir.

 

10.2.1. Ekolojik Tarımda Pasif Bitki Koruma İlke ve Yöntemleri

Ekolojik tarım felsefesinde yer alan sağlıklı bitki üretimi ile ilgili esaslar aynı zamanda pasif bitki korumanın temelini oluştururlar. Sağlıklı bitki üretimi geleneksel tarım için de bir ilke olmakla birlikte, bu durum ekolojik tarımda daha kuvvetli vurgulanır ve yönetmeliklerle de zorunlu bir biçimde uygulanır. Bu ilke ve yöntemlere aşağıda kısaca değinilmiş olup, kitabın ilgili diğer bölümlerinde yazarlar bu konulara daha detaylı yer vermektedirler.

 

10.2.2. Toprak Sağlığı

Ekolojik tarım feisefesinde toprak sağlığı bitki sağlığı ile doğrudan ilişkilendirilir ve bu nedenle toprak sağlığına büyük önem verilir. Toprak canlı bir varhktır ve her tarımsal uygulamada onun sağlığının idamesine çalışılmalıdır. Sağlıklı toprakta gelişen bitkinin hastalık etmenleri ve zararlılara daha iyi karşı koyacağı, verim ve kalitesinde önemli bir sapma olmadan onları daha iyi tolere edebileceği kabul edilir.

 

Toprak sağlığı daha işleme aşamasında dikkate alınır. Toprak, yumuşak bir tarzda onun dikey özelliklerini bozmadan işlenir. Toprağın dengeli bir humus bilançosuna sahip olmasını sağlamak üzere yeşil gübreleme yapılır, ekolojik çiftlik gübresi kullanılır ve mümkünse işletmede çok yıllık yem bitkilerine ekim nöbetinde yer verilir.

 

 

10.2.3. Ekim Nöbeti

Ekim nöbeti veya rotasyon, polikültürün mekanizasyon. işgücü ve mali koşullar açısından daha karmaşık yaklaşımlar gerektirmesi nedeniyle, ticari anlamda ekolojik üretim yapan bir işletmede ürün çeşitliliğini sağlayan önemli bir faktördür. Bir ekolojik tarım işletmesinde zengin bir ürün deseni için çaba göstermek esastır. Derin-sığ köklü, yavaş-hızlı gelişen, yapraklı saplı, azot alan-veren, humus arttıran-azaltan, yabancı otları bastıran-bastırmayan bitkilerin sırayla tarlaya gelmesine özen gösterilir. Bu sayede toprak yorgunluğu önleneceği gibi, patojenlerin, zararlıların ve yabancı otların etkili bir populasyon yoğunluğuna ulaşmaları da engellenir. Hatta "düşman" veya "nötral" bitkiler yardımıyla "biyolojik toprak dezenfeksiyonu" bile sağlanabilir. Örneğin kök ur nematodu Heterodera schachtii'nin pancardaki zararı ekim nöbetinde mısır ve yoncaya yer vermekle kontrol altında tutulabilir.

 

Ekim nöbetinin esas avantajı hassas çeşitlere musallat olan toprak kaynaklı patojenlerle sınırlı alanda beslenen zararlıları kontrol altında tutmak üzere bir " konukçusuz dönem " yaratmasıdır. Bu dönem, örneğin tahıl yaprak hastalıklarında patojen geçişini sağlayacak bir "yeşil köprüyü" önlemek üzere birkaç hafta sürebileceği gibi, bazı nematodlar için birkaç yıl da olabilir.

 

Ekim nöbeti hareketli böceklerin, toprakta saprofıt olarak da yaşayabilen veya sporları hava yoluyla uzun mesafelere ulaşabilen patojenlerin kontrolunda doğal olarak daha az başarılıdır. Bunun yanında tohumla bulaşan, örneğin bakteriyel patojenlerin savaşımında rotasyonlar birkaç istisna dışında çok sınırlı başarı sağlarlar.

 

10.2.4. Dayanıklı Çeşitler

Bitkiler kendilerini patojenler ve zararlılara karşı korumak üzere çok sofistike yöntemler geliştirmişlerdir ve doğada bir bitkinin hastalanması - patojen populasyonunun büyüklüğü düşünüldüğünde - ender bir olaydır. Ekolojik tarımda albenisi ve verimi modern çeşitler kadar yüksek olmayan, ancak olumsuz koşullara, patojen ve zararlılara karşı nisbeten daha dayanıklı olan "eski" varyetelerin üretimine devam edilmesi tercih edilebilir. Ancak bu, ekolojik tarımın ıslah yoluyla verimi ve dayanıklılığı arttırılmış çeşitlerden yararlanmayacağı anlamına gelmez. Al benisi az da olsa , dayanıklı "eski" köy çeşitlerinin yetiştirilmesi tercihi biyolojik çeşitliliğin sürmesine katkıda bulunma ilkesini de taşımaktadır.

 

Çeşitlerin seçiminde doğal olarak yalnız dayanıklılık değil, vejetasyon süresi, pazar talebi, sertifıkalı tohum temininde kolaylık gibi faktörler de rol oynar. Dayanıklı çeşitlerin kullanılmasıyla patojen ve zararlıların populasyonları belirli bir büyüklükte tutulabilir ve böylelikle kimyasal savaşıma gerek kalmaz. Dayanıklı çeşitler patojen sporlarının duyarlı çeşitlere ulaşmalarını engelleyen bir bariyer olarak da yetiştirilebilirler

 

Tek yıllık ve geniş alanlarda yetiştirilen kültür bitkilerinde , örneğin tahıllarda, dayanıklı çeşitlerin seçiminde ve bunların yetiştirilmesinde diğer çok önemli bir nokta, bunların patojen ve zararlılara karşı bir "seleksiyon basıncı" uygulamalarının önlenmesidir. Geniş alanlarda bir veya birkaç patojen ırkına karşı spesifik dayanıklılığa (vertikal dayanıklılık) sahip çeşitler yerine horizontal dayanıklılığa sahip çeşitlerin ekilmesiyle veya karışık ekim yapmak suretiyle bu sorun giderilebilir. Aksi durumda büyük emekle elde edilmiş çeşitlerin elden çıkması muhtemeldir.

 

10.2.5. Genus ve Tür Seviyesinde Karışık Ekim

Aynı alanda karışık ekim genus veya tür seviyesinde uygulanabilir. Örneğin buğday/bakla, buğday/çavdar veya buğday/buğday gibi. Ticari anlamda ekolojik üretim yapan bir işletmede hem alan açısından çeşitliliği sağlamak ve hem de patojen ve zararlıları kontrol altında tutmanın en basit yolu ayni bitki türünün, örneğin ekmeklik buğdayın o bölgenin hakim patojenlerine karşı tolerant reaksiyon veren çeşitlerini birlikte yetiştirmektir. Bugün genetik bazı (pool) geniş, ancak istenilen verim ve kalite özelliklerini taşımayan "eski" çeşitler yerine dar genetik bazlı, yüksek performanslı çeşitlerin tercihi patojenlere dayanıklı da olsalar bu çeşitlerin bir süre sonra yine hastalanmalarını sağlayabilmektedir. Bunu önlemek üzere tahıl/tahıl, tahıl/baklagil (buğday-bakla, arpa-bezelye, yulaf-bezelye gibi) ve sebze/sebze karışımları üzerinde denemeler yapılmakta ve olumlu sonuçlar alınmaktadır.

 

Bu başarının nedenleri:

  1. Farklı çeşitlerin dayanıklılık mekanizmaları farklıdır.
  2. Bazı patojenler birbirine temas halinde bulunan duyarlı bitkiler arasında hızla yayılırlar (örneğin tahıl küllemesi etmeni Erysiphe graminis ). Duyarlı olanların yanında dayanıklı olanların bulunması etmenin bulaşma ve üreme şansını azaltır
  3. Karışık ekim tarla sınırında ekim, şeritvari ekim, ara ekim, alta ekim gibi şekillerde de uygulanabilir. Burada konukçularını görerek, koklayarak veya bitkiden gelen kimyasal sinyallere göre bulan böceklere karşı bir şaşırtrna etkisinden yararlanılır. Karışık ekimde bitkiler ayrıca ışık durumunu etkileyerek, mikroklima oluşturarak ve doğal düşmanlar için alternatif konukçular olarak veya onları tarlaya cezbederek de yardımcı olurlar.

 

10.2.6. Ekim ve Dikim Sıklığı

Birim alanda optimal gelişebilecek bitki sayısı her kültür bitkisi için belirlenmiştir. Bu normun üzerinde yetiştirme yapılması durumunda, bitkiler zayıf gelişecekleri gibi, sık ve kapalı bir bitki topluluğu içinde oluşabilecek bir mikroklima patojen ve zararlıların daha kolay üremelerine de yol açabilir. Ekolojik tarımda maksimum ürün hedeflenmediğinden gereğinden fazla bitki yetiştirme eğilimi de yoktur ve böylelikle önemli bir kültürel savaşım yöntemine kendiliğinden uyulmuş olur.

 

10.2.7. Ekim, Dikim ve Hasat Tarihlerinin Manipulasyonu

Burada ulaşılmak istenen hedef, zararlı veya hastalık etmeninin en aktif olduğu yaşam döneminde uygun konukçu bitkiyi yakalama süresini kısaltmaktır. Diğer bir ifade ile burada ilke, zararlı veya patojenin aktif gelişme döneminin konukçu bitkinin duyarlı olduğu dönem ile çakışmasını önlemektir. Bu sayede örneğin, bazı zararlıların yumurta bırakma şansının bertaraf edilmesi, patojenin saldırısından önce tolerant çeşitlerin belirli bir gelişme dönemine ulaşmış olmaları, zararlı çoğalmadan önce ürünün erkenden olgunlaşması, zararlı ile onun doğal düşmanı arasındaki senkronizasyon ve üreticinin patojenin bulaşması ve zarar yapması için uygun olmayan hava koşullarında ürününü hasat etmesi sağlanmış olur.

 

10.2.8. Tuzak Bitkiler

Tarlada belirli bir populasyon yoğunluğuna erişmiş zararlıları tuzak bitkilere cezbetmek ve sonra bu bitkileri sürüp toprağa karıştırarak populasyon yoğunluğunu azaltmak mümkündür. Örneğin tahıl ve pancar kist nematodlarının tarladaki yoğunluğunu azaltmak üzere hem yeşil gübrelenıede ve hem de tuzak bitki olarak kullanılabilen yulaf, şeker pancarı, ıspanak, kolza, hardal ve turp gibi bitkiler 4 -6 hafta süre ile yetiştirilir ve sonra toprağa karıştırılır. Söz konusu nematodlara karşı hassas olan bu bitkiler kistlerin aktive edilip çıkan larvaların kökleri işgal etmesini sağlarlar ve tam zamanında sürııw ile toprağa karıştırıldıklarında da genç nematodlar ölürler.

 

10.2.9. Yabancı Otlar

Ekolojik tarım kültürel önlemler kapsamında yabancı otlara özel bir yer verir. Geleneksel tarımın "istenmeyen bitkileri" ekolojik tarımda doğanın yardımcı güçleri olarak kabul edilir. Bu güç onların bitki kök çevresinde allelopati yaratma, yararlı fauna için bir yaşam yeri sağlama ve toprak tavının korunmasında yardımcı olma gibi özelliklerine dayanır. Bu nedenle ekolojik tarımda yabancı ot savaşımından değil, yabancı ot regülasyonundan söz edilir. Yabancı otların belirli bir sıklığa erişıı izin verilir, bu sıklıktan sonra sökerek uzaklaştırma, toprak işleme, ekim nöbeti gibi kısa ve uzun vadeli yöntemlere başvuru lur, ancak herbisit kullanımı yasaktır.

 

 

10.2.10. Dengeli Gübreleme

Kültürel önlemler yoluyla bitkileri hastalık ve zararlılardan korumanın en önemli yöntemlerinden biri de dengeli gübrelemedir.. Bu deyim bitkinin optimal ürünü için makro ve mikro besin maddelerince yeteri kadar desteklenmesi sayesinde onun dispozisyonunda hastalık etmeni ve zararlılara karşı olumsuz bir değişikliğin doğmasının önlenmesi anlamında kullanılır. Gübreleme konusunda da ekolojik ve geleneksel tarım arasında önemli nüanslar vardır. Ekolojik tarım "toprağı gübrele, bitkiyi değil!" sloganı ile gübre niteliğindeki maddelerin sağlıklı topraktaki yüksek mikrobiyel aktivite yardımıyla biyolojik dönüşüme uğrayarak, mineralize olarak bitkiye ulaşmaları gerektiğini ifade eder. Bu nedenle ekolojik tarım toprakta kolay çözünen, bitki tarafından doğrudan alınan sentetik-ticari gübrelerin kullanımını yasaklar, topraktan kaldırılan besin maddelerinin ahır gübresi, yeşil gübreleme ve kompost ile yerine iadesini ön görür. Bunların yanında ekolojik tarım işletme dışı ticari gübreleri de kullanabilir. Ancak bu maddelere gübre değil, daha çok "toprak iyileştiricileri" gözüyle bakılır. Kireç, dolomit, alg kireci, hani fosfat, kaya unu, bazait unu, bentonit, odun külü, kemik, kan ve boynuz unları, risinus kabuğu ve guano bu türlü toprak iyileştiricileridir. Görüldüğü gibi bu maddelerin çoğu ancak bir dönüşüm sonucu bitki tarafından alınabilen maddelerdir. Burada hemen bu "iyileştiricilerin" de kullanımında belirli bir sınırın var olduğunu belirtmek gerekir.

 

Sonuç olarak, toprakta patojenlerle rekabet edebilen ve onların populasyonlarını sınırlandıran zengin bir mikrobiyel aktivitenin varlığı, dengeli bir besin maddesi arzı, akıllı bir ekim nöbeti, dayanıklı çeşitlerin ekimi, uygun yetiştirme tekniklerinin kullanımı suretiyle ekolojik tarımın doğal felsefesi içinde pasif bitki koruma yöntemleri kendiliğinden uygulanmış olur.

 

 

10.2.11. Ekolojik Tarımda Aktif Bitki Koruma İlke ve Yöntemleri

Ekolojik tarımda da belirli maddeleri çeşitli formlarda bitkiye uygulayarak onu hastalık etmeni ve zararlıların olumsuz etkilerinden aktif olarak koruma pratiğine başvurulur. Ancak önceden de belirtildiği gibi, buradaki aktif önlemlere bitki sağlığını tamamlayıcı unsurlar olarak bakılır, bunlar apayrı bir işlem olarak kabul edilmezler.

 

Zararlılara Karşı

1. Chrysanthemum cinerariaefolium 'dan elde edilmiş piretrin esaslı preparatlar, mümkünse sinergist katkılı

C. cinerariaefolium'un çiçeklerinden soğuk su ekstraksiyonu ile elde edilen piretrin ısırıcı ve emici böceklere karşı insektisit etkilidir. Sinergist olarak susam yağı, sulfoksit veya çoğunlukla piperonilbutoksit kullanılır. Sentetik piretroitlerin kullanınıı yasaktır. Yönetmelik sinergisitlerin kullanımı üzerinde açıklama vapmamaktadır. Bu preparatlar arılara zehirli değildir.

 

2. Derris spp., Lonchocarpus spp. ve Terphrosia spp.'den elde edilmiş rotenon etkili maddeli preparatlar

Tropik bir baklagil türü olan D. elliplica'nın kökleri insektisit etkili rotenon içerir. Temas zehiri olan bu madde nisbeten yüksek bir balık toksisitesine sahiptir. Uygulamanın uzman kuruluş ya da personelin kontrolu ile yapılmasına izin verilmiştir.

 

3. Quassia amara'dan elde edilmiş preparatlar

Bu bitkiden elde edilen preparatlar meyvecilikte unlu bitlere ve testereli arılara karşı insektisit ve repellent olarak kullanılmıştır. Bugün önemleri azalnııştır.

 

4. Ryaniaspeciosa'dan elde edilmiş preparatlar.

Güney Amerika kökenli bu bitkinin içerdiği ryanodin adlı alkoloit Lepidoptera larvalarına temas ve mide zehiri olarak selektif etkiye sahiptir.

 

5. Kieselgur

Kieselalg'lerden elde edilen bu madde alg kireci adı altında Patates Mildiyösüne veya Patates Böceğine karşı kullanılr. Etkisi su çekme veya böceklerin solunum sistemini tıkamasına dayanır. Belirli koşullarda bitkiyi kuvvetlendirici olarak da etki edebilir.

 

6. Kaya Unu

Çeşitli zararlı böceklere karşı solunum sistemini (trakeleri) kapayıcı toz olarak kullanılır. Bu açıdan yararlı faunaya da etkilidir. İçerdiği silisyum nedeniyle kieselgur gibi bitkiyi kuvvetlendirici olarak da yararlı olabilir.

 

7. Metaldehit

Sentetik bir molluskisit olan bu maddeden elde edilen preparatlar tuzaklarda repelleni olarak kullanılır. Esas kullanım alanı sümüklüböceklerin savaşımında yoğunlaşmıştır. Temas ve mide zehiri olan maddedir.

 

8. Potasyum sabunu (Arap sabunu)

Meyve ağaçları ve sebzelerde yaprak bitlerine karşı kullanılan bu sıvı sabunun başarısı populasyon yoğunluğuna göre değişmektedir, etki süresi çoğunlukla kısadır.

 

9. Feromon preparatları

Dişi böceklerin erkekleri cezbetmek için kullandıkları feromonlar kısmen sentetik olarak üretilmekte ve özel tuzaklarda elma iç kurdu, salkım güvesi gibi zararlılara karşı populasyon yoğunluğunun tahmininde kullanılmaktadır. Bağ salkım güvesine karşı son yıllarda "şaşırtma tekniği" alanında daha yaygın bir kullanım alanı bulmuştur. Feromon preparatlarını içeren tuzaklarda erkek bireyler yakalanmakta ve böylelikle bu zararlının üreme şansı azaltılmaktadır. Bu preparatlaryalnızca tuzaklarda ve yayıcılarda kullanım için izinl idirler.

 

10. Bacilus thuringiensis (BT)-Preparatları

Bu bakteri meyveci likte, özellikle bağcılıkta, Lepidoptera larvalarına karşı selektif etki göstermektedir. Patates böceğine karşı da uygulanmaktadır. Yönetmelik sadece genetik olarak modifiye edilmemiş (90/220/EEC'ye uygun) bakteri preparatlarının kullanımına izin vermiştir.

 

11. Böceklerde granül oluşturan virüs preparatları

Elma iç kurduna karşı kullanılan bu preparatlar diğer meyve iç kurtlarına karşı da denenmektedir. Preparatlar İsviçre'de Madeks ticari adıyla tanınmaktadır. Kullanılan preparatın genetik olarak modifiye edilmemiş (90/220/EEC'ye uygun) olması şarttır.

 

12. Bitkisel ve hayvansal yağlar

Hayvansal yağların ekolojik tarımda kullanımları enderdir. Buna karşılık kolza ve neem bitkilerinden hazırlanan yağlı preparatlar, kısmen kükürdün de eklenmesiyle kırmızı örümceklerin kışlık yumurtalarına karşı başarıyla kullanılmaktadır. Yönetmelikte yapılan yeni düzenleme ile nane, çam ve kimyon yağlarının insektisit, akarisit olarak kullanımlarına izin verilmiştir.

 

13. Parafin yağları

Bu mineral yağlar ekolojik tarımda insektisit ve akarisit olarak zararlıların kış yumurtalarına karşı kullanılmaktadır. Bu maddeler yumurtaların üzerinde bir film tabakası oluşturarak onların hava ile temasını engellemektedir.

 

14. Azadirachta indica'dan elde edilmiş azadirachtin esaslı preparatlar.

A. indica'nın tohumlarının ekstraksiyon ile elde edilen azadirachtin ideal bir insektisitin özelliklerine sahiptir. Tropik ve subtropik bölgelerde yaşayan 200'den fazla ısırıcı böcek türüne etkili olduğu tesbit edilmiştir. Yararlı bözeklere ve sıcakkanlılara toksit etkisi bulunmamaktadır. Preparatlar ABD'de Margosan O ve Azatin EG ticari adlarıyla tanınmaktadır. Yönetmelik azadirachtin'in kullanımını sadece tohum, vejetatif üretim materyali üretmek amacıyla yetiştirilen ana bitkiler ve süs bitkileriyle sınırlanmıştır.

 

15. Nicofiana tabacum ekstraktları

N. tabacum'un sulu ekstraktlarının insektisit olarak kullanılmasına izin verilmiştir. Yönetmelik bu ekstraktın sadece subtropikal meyve ağaçları (Portakal, Limon) ve tropikal meyve ağaçları (Muz)'ndaki yaprak bitlerinin savaşımı amacıyla kullanılabileceğini belirtmektedir. Uygulamaya uzman kurum veya personelin kontrolu şartı ile 31 Mart 2002 tarihine kadar müsade edilmiştir.

 

16. Piretroidler (Sadece Deltamethrin veya Lambdacyhalothrin)

Bu sentetik piretroidlerin insektisit olarak özel cezbediciler ile birlikte tuzaklarda sadece Bactrocera oleae ve Ceratitis capitata'ya karşı kullanılmasına izin verilmiştir. Uzman personel tarafından uygulanması şarttır.

 

17. Mineral yağlar

Yönetmeliğe yapılan ilaveler sonucunda insektisit olarak sadece meyve ağaçları, bağ, zeytin ve tropikal ürünlerde (Muz) kullanılmasına 31 Mart 2002 tarihine kadar izin verilmiştir. Uygulamanın uzman kurum veya personel tarafından kontrolu gereklidir.

 

18. Jelatin

Insektisit olarak kullanımı mümkündür. Fakat ne şekilde kullanılabileceği hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir.

 

19. Diamonyumfosfat

Cezbedici olarak sadece böcek tuzaklarında kullanımına izin verilmiştir.

 

Kuvars kumu*

Böceklere repellent (kaçırıcı) etkisi bulunması nedeniyle kullanıla bilmektedir.

 

Hidrolize proteinler**

Cezbedici olarak kullanılmaktadırlar. Yönetmeliğin ek liste II, kısım B'deki belirtilen diğer preparatlarla kombinasyonu sadece uzman kişilerin yetkisindedir.

 

Hastalık Etmenlerine Karşı

20. Propolis

Balmumundan elde edilen ve fungisit özelliklere sahip olan bu maddenin etki mekanizması açık değildir. Önemli bir kullanımı da yoktur.

 

21. Kükürt

Toz veya ıslanabilir toz formunda, kullanım alanı çok geniş olan bir fungisittir. Ayrıca akarisit ve repellent (kaçırıcı) etkisi de mevcuttur. Etki mekanizması canlıların solunum sisteminde yer alan terminal oksidasyon basamağında oksijenle rekabete girmesine dayanır. Ekolojik tarımda esas olarak Külleme etmenlerine karşı kullanılır.

 

22. Bakır bileşikleri

Bakır bakır oksiklorid, bakır sülfat ve bakır oksit esaslı preparatlardır. Bağda yapılan gözlemler neticesinde direkt etkisinin yanında epidermis hücrelerinin uyarılması ile dayanıklı hücre çeperlerinin oluşmasına da neden olduğu belirlenmiştir. Yeni düzenleme ile bakırlı preparatların kullanımına uzmaıı kurum veya kişilerin kontrolu altında uygulama yapılması şartı ile 31 Mart 2002 tarihine kadar izin verilmiştir

 

Not; Bakır kulianımındaki bu kısıtlama, 2002 yılından sonra yılda hektara maksimum 8 kg olmak kullanmak üzere değiştirilmiş, ulusal yasa ve etiket standartlarına göre bu miktarın daha az olabileceği öngörülmüştür.

 

23. Sodyum silikat

Silisik asidin sodyum tuzu olan bu madde "su camı" adıyla da anılır. Etkisi yaprak epidermisine silisyum birikimi sağlamasına dayanır. Kükürt ile birlikte Bağ Küllemesine karşı çiçek öncesi ilaçlamalarda kullanım alanı bulmuştur.

 

24. Sodyum bikarbonat.

Kabartma tozu olarak daha iyi tanınan bu maddenin çeşitli fungal hastalıklara karşı (son yıllarda özellikle bağ hastalıklarına karşı) kullanıldığı veya denendiği görülmektedir.

 

25. Lecithin

Fungisit olarak kullanımı mümkündür. Fakat ne şekilde kullanılabileceği hakkında herhangi bir bilgi mevcut değildir.

 

26. Potasyum permanganat

Fungisit ve baktenisit olarak sadece meyve ağaçları, zeytin ve bağda kullanımı mümkündür. Uygulamasına yönelik detaylı bilgiler mevcut değildir.

 

27. Kireç-Kükürt bulamacı (Kalsiyum polisülfid)

Fungisit, insektisit ve akarisit etkisi bulunmaktadır. Kabuklu bitlere, özellikle San Jose kabuklu bitine ve şeftali yaprak kıvırcıklığı hastalığına, karalekeye karşı iyi kontrol sağladığı bildirilmektedir. Yönetmelikte yapılan düzenleme ile sadece meyve ağaçları, zeytin ve bağda kış mücadelesi amacıyla uygulanması mümkündür.

 

 

Değişik Kullanım Amaçlı Madde ve Preparatlar

Balmumu *

Budama yaralarını kapatmak amacıyla kullanımı mümkün olmaktadır.

 

Etilen*

Yeşil olarak hasat edilen muz vb. ürünlerin sarartılması için kullanılabilmektedir.

 

Potasyum alum (Kalinit)*

Muz meyvesinin pazara ulaşması için geçen sürede erken olgunlaşmasını engellemek amacıyla kullanılabilir.

(= Bazı üye ülkeler tarafindan bitki koruma maddesi olarak mütalaa edilmemişlerdir.)

Bu listede yer almayan ancak yine doğal kökenli olan kompost ekstraktları gibi maddelerin yakın bir tarihte ekolojik tarımda kullanılma şansı bulacağı sanılmaktadır. Bu ve bu gibi maddelerin çeşitli hastalık etmeni ve zararlılara karşı etkililiklerini saptamayı hedefleyen çok sayıda araştırma vardır ve bu araştırmalar ülkemizde de yapılmaktadır.

x
Bu konu hakkında kafanıza takılan bir şey var mı?

(88696 kodunu soldaki kutucuğa yazın!)

KULLANICI GİRİŞİ

Üye Ol Şifremi Unuttum?

ONLİNE TEST ÇÖZ
reflesh

Eczaneden Satın Alınan İlaçların Neredeyse Dörtte Biri Tropik Yağmur Ormanından Gelmektedir.

Sorhocam.com 2014 yılında Ziraat Mühendisi Arafa KARAÇELEBİ tarafından kurulmuş olup herkesin faydalanabilmesi için ücretsiz olarak hizmet vermektedir.

Bitki hastalıkları, bitki zararlıları, yabancı otlar, şifalı bitkiler, arıcılık, bayilik sınavı notları, bayilik sınavı soruları, online testler, kimyasal analiz yöntemleri, bitki besleme ve gübreleme, tarımsal destekler, peysaj ve süs bitkileri, kimyasal analiz yöntemleri, hijyen eğitimi, pest kontrol yöntemleri

Site Haritası - Rss Beslemesi