• notifications1
  • menü

Bugün : 9 Aralık 2024 Pazartesi

Asma Filiz Alma (obur Alma)

Asma Filiz Alma (obur Alma)

Üzüm (Asma),  dünya  üzerinde  kültürü  yapılan  en  eski  meyve  türlerinden  birisidir. Yeryüzünde  bağcılığın tarihçesi M.Ö. 5000 yılına kadar dayanır. Asmanın anavatanı Anadolu’yu da içine alan ve  Küçük Asya denilen bölgedir. Bu bölge Kafkasya’yı da kapsamaktadır.

Asma,  diğer  meyvelerle  kıyaslandığında  en  fazla  çeşide  sahip  olan  türlerden biridir.   Dünyada  10.000’nin  üzerinde  üzüm  çeşidi  olduğu  tahmin  edilmektedir. Yurdumuz ise asmanın  anavatanı olması nedeniyle 1200’ün üzerinde üzüm çeşidine sahiptir. Fakat bunlardan ancak 50-60  kadarının ekonomik önemi olup, geniş çapta yetiştirilmektedir.

 

Dünyada  bağcılığın   yapıldığı   alanlar   kuzey   yarımkürede   20-52. , güney yarımkürede   20-40.  enlem  dereceleri  arasında  kalmaktadır.  Ekvatora  yaklaştıkça bağcılık ancak yüksek yaylalarda yapılabilmektedir. Bağcılığın kuzey sınırını oluşturan yörelerde ise özellikle güney yamaçlarda ve nehir kenarlarında yapılabilmektedir.

 

Anadolu, asmanın anavatanı olarak bilinen bölgeler içerisinde yer alan, hem çeşit zenginliğine,  hem de geniş bağ alanlarına ve üzüm üretimine sahip dünya üzerindeki önemli   bağcılık   merkezlerinden   birisidir.   Asma   ise;   üzüm   verimi   bakımından ekonomik, çeşit zenginliği ile de  genetik materyal açısından yurdumuzun önemli bir bitkisidir. Bu tarım dalı bu nedenlerle Anadolu’da yaşayan insan topluluklarının binlerce yıldır baş uğraşlarından biri olmuş ve olmaya  devam etmektedir. 1998 yılı verilerine göre; bağ alanımız 541.000 ha., yılık üretimimiz ise 3.600.000  tondur.

 

 Bağcılığımız  bu  değerleriyle  Rusya  hariç  dünyada  alan  bakımından  4.,  üretim bakımından ise 5. sıradadır. Ülkemizde en geniş bağ alanlarına Ege bölgesi sahiptir (157.000 ha ).  Bu  bölgeyi 109.000 ha ile ikinci sırada Akdeniz bölgesi izlemektedir. Bölgeler arasında birim alandan  elde edilen verim oldukça farklıdır. Yurdumuzda en verimli bağlar Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde yer almaktadır. Ülke geneli esas alındığında dekara verim 650 kg kadardır. Fakat iyi  bakımlı bölgelerde 4.000 kg/da üzüm alan bağlar da mevcuttur.

 

Üzüm, yüksek şeker içeriğinden dolayı, kalori değeri yüksek bir besin maddesidir. Ayrıca mineral maddelerden kalsiyum, potasyum, sodyum ve demir yönünden zengin olduğu gibi bazı vitaminler (A, B1, B2, Niacin ve C vitaminleri) yönünden de önemli bir kaynak  olarak  kabul  edilmektedir.  Ancak   üzümün  beslenme  değerini  oluşturan maddelerin niteliği ve miktarı, taze veya işleme sonucunda  dönüştüğü mamul ürüne bağlı olarak değişmektedir.

 

Yaş üzüm ile karşılaştırıldıklarında, kuru üzüm ve pekmez, daha  az  su  içerdiklerinden  daha  yüksek  kalorili,  demir  ve  kalsiyum  mineralleri bakımından daha zengindirler. Kurutma ve üzüm suyuna işleme sırasında, özellikle A ve  C  vitaminlerinde  önemli  kayıplar  meydana  gelmektedir  (5,  6).  Verilen  besin değerleri ile ilişkili olarak üzüm, bazı karaciğer hastalıkları ile kansızlığın tedavisinde etkilidir. Yüksek tansiyonu kontrol altında tutar. Ayrıca içerdiği meyve asitleri ve lifli yapısı ile mideye zarar vermeden böbrek ve barsak sisteminin çalışmasını düzenler, kanın   temizlenmesine  yardımcı  olur.  Yüksek  kalori  içeriğine  karşın,  çok  düşük miktarlarda yağ ve protein içerdiğinden ideal bir diyet besinidir.

 

Asma çok yıllık bir bitki olup, ekonomik ömrü bakım şartlarına göre değişmekle birlikte 40-50  yıl civarındadır. Bu derece uzun bir verim yaşına sahip olan bir bağın tesisinde,  yer  seçiminden  fidan  dikinceye  kadar  pek  çok  konuda  oldukça  dikkatli davranmak  ve  tesisi  tekniğine  uygun  olarak  oluşturmak  şarttır.  Bu  şekilde  yapılan planlamalar sonucu kurulan bağların verimliliği yüksek ve  ekonomik ömrü de uzun olacaktır. Aksi halde çok defa başlangıçta tesis aşamasında yapılan hataların sonradan düzeltilmesi  mümkün  olmamakta,  kısa  ömürlü  ve  verimsiz  bağ  alanları  ortaya çıkmaktadır. Bağ tesisinde temel şart  bölgenin iklim ve toprak faktörleri ile asmanın çok iyi uyum içinde olmasını sağlamaktır.

 

Türkiye tarımında önemli bir yere sahip olan bağcılık, günümüzde üretimden yetiştirmeye, yetiştirmeden pazarlamaya kadar geçen süreç içerisinde birçok sorunlarla karşı karşıyadır. Bu sorunlar  içerisinde birim alandan alınan ürün miktarı ve kalite düşüklüğü ile ilgili problemler önemli bir yer tutmaktadır. Bağcılıkta verimlilik, birim alanda bulunan omca sayısı yanında, omca üzerinde meydana gelen salkım ve tanelerin sayısı ve büyüklüğü ile de yakından ilişkilidir. Ancak bu özellikler çeşit, anaç, kültürel uygulamalar ve çevre koşulları gibi birçok iç ve dış faktör tarafından etkilenmektedir (10).  Verimlilikte etkili faktörlerden birisi de çeşitlerin döllenme biyolojileri ile ilgili özelliklerdir. Verim ve kalite üzerine; ekolojik faktörler, anaç ve çeşit, terbiye, budama, sulama,  gübreleme,  toprak  işleme,   hastalık  ve  zararlılar,  büyümeyi  düzenleyici maddeler kullanımı vb. gibi faktörler etkili olmaktadır.

 

 

ANAÇ VE ÇEŞİT SEÇİMİ

Bağ   tesisinde   en   önemli   aşamalardan   birisini   de   anaç   ve   çeşit   seçimi oluşturmaktadır.  Çünkü  tesisin  uzun  ömürlü  ve  ekonomik  bir  yatırım olması  buna bağlıdır. Başlangıçta anaç ve çeşit, ne kadar isabetli ve uygun seçilirse başarı oranı da o kadar fazla olur. Bu  seçimin, yörenin iklim ve toprak şartlarını gözönünde tutarak büyük bir dikkatle yapılması gerekir.

 

Günümüzde değişik toprak tiplerine adapte olabilen, kurağa, kirece, tuzluluğa, flokseraya ve nematodlara dayanıklıkları ile yerli asmalarla uyuşmaları farklı olan bir çok  anaç  çeşidi  bulunmaktadır.  Örneğin  Vitis  berlandieri  Amerikan  Asma  türünün özellikleri; floksera, mildiyö ve siyah çürüklüğe çok dayanıklı, kuraklığa ise dayanıklı bir türdür. En olumsuz özelliği köklenmesinin zor olması (%5) ve soğuğa orta derecede dayanmasıdır. Ayrıca kireç içeriği yüksek topraklarda ve kumlu  topraklarda kuvvetli gelişir.   Yeni   anaçların   elde   edilmesi   yönündeki   çalışmalar   devam   etmektedir. Kurulacak bağın uzun ömürlü oluşu, asmanın verimliliği ve mahsulünü olgunlaştırması anacın uygun seçilmesine bağlıdır. En uygun anaç seçimi toprak analizleri sonucu ile arazinin yapısı ve kültürel durumu incelenerek yapılmaktadır .

 

Anaç seçimi kadar çeşit seçimi de tesiste önemli aşamalardan birisidir. Uygun olmayan çeşit seçimi durumunda, sonraki dönemlerde çeşidin değiştirilmesi gerekebilir. Bu  da  para  ve  zaman  kaybı  demektir.  Kültür  asmasının  anavatanı  içinde  yer  alan ülkemizde  pek  çok  çeşit  bulunmakla  birlikte  bunlardan  çoğunun  ekonomik  değeri yoktur. Seçimde özellikle bölgeye iyi adapte olmuş veya adapte olabilecek ekonomik çeşitler üzerinde durulmalıdır. Öncelikle çeşidin, yöre iklimine uygun olması gerekir. Sıcaklık  toplamının  düşük  olduğu  yörelerde  geççi  çeşitlerle  çalışıldığında  üzümler olgunlaşmaz,  sonbaharın  ilk  donlarından  zarara  uğrayabilirler.  Genel  olarak  sıcak bölgelerde  erkenci,  serin  ve  kuzey  bölgelerde  geççi  çeşitler  tercih  edilmelidir.  Bu konuda toprak yapısıda belirleyicidir. Sıcak bölgelerdeki verimli taban  topraklarında kurutmalık  çeşitler  tercih  edilirken,  serin  bölgelerdeki  kıraç  ve  fakir  topraklarda kalitenin önem taşıdığı sofralık veya şaraplık çeşitlere öncelik verilmelidir.

 

Bağ kurmak için seçilecek üzüm çeşitlerinde şu özellikler aranmalıdır.

  • 1-Seçilen çeşit iklim istekleri yönünden yörenin iklimine uygun olmalı,
  • 2-Yörede ekonomik olarak tercih edilen çeşitler olmalı,
  • 3-Seçilen  çeşit,  üretim  amacına  uygun  olmalı  (sofralık,  şaraplık,  şıralık  ve kurutmalık)
  • 4-Döllenme biyolojisi yönünden seçilen çeşitler birbirine uygun olmalıdır,
  • 5-Bir bağ, kendine verimli üzüm çeşitleriyle kurulduğu zaman  her çeşit ayrı ayrı parseller halinde dikilmelidir. Çünkü her çeşidin budanması, gübre ihtiyacı, hastalıklara dayanımı ve hasadı birbirinden farklıdır.

 

Bağ  kurarken  salkımda  yeknesak  bir  tane  tutumunu  sağlamak  için  seçilen çeşitlerin döllenme biyolojisi açısından çiçek yapılarının iyi bilinmesi gerekir. Çavuş, Tahannebi, Hönüsü ve Karagevrek gibi morfolojik erdişi fizyolojik dişi çiçek yapısına sahip olan çeşitler seçildiği zaman (bunlar kendine kısır olduğundan) mutlaka en uygun dölleyici (babalık) çeşitlerinde seçilerek birlikte belli oranda dikilmesi gerekir.

 

Dölleyici çeşit (babalık) seçiminde dikkat edilecek noktalar şunlardır:

  • 1- Dölleyicinin bol çiçek tozu oluşturması ve çiçek tozlarının çimlenme oranının yüksek olması gerekir.
  • 2- Dölleyici  çeşitle,  ana  çeşidin  çiçeklenme  dönemlerinin  birbirine  uyması
  • gerekir.
  • 3- Dölleyici çeşidin çiçeklenme döneminin uzun olması gerekir.
  • 4- İki çeşit arasında döllenmede kısırlık olmamalıdır.
  • 5-  Dölleyici  çeşidinde  o  bölge  için  ekonomik  öneme  sahip  bir  çeşit  olması
  • gerekir.

 

Çeşit seçiminde en önemli belirleyicilerden birisi de ürünün nasıl değerlendirilip, pazarlanacağı yani çeşidin kurutmalık mı, sofralık mı yoksa şaraplık mı olacağıdır. Örneğin, genellikle kurutmalık olarak değerlendirilen Çekirdeksiz üzüm (Yuvarlak ve Sultani) gerektiğinde sofralık ve şaraplık olarak da satılabilme avantajına sahiptir.

 

Şunu da unutmamak gerekir ki; anaç ve çeşidin, bölgenin iklim ve toprak yapısına uygun olması kadar çeşit ile anacın iyi bir affinite oluşturması çok önemlidir. Uygun affinite sağlayamayan  kombinasyonlarda yavaş ve zayıf gelişme, silkme, kalitesiz ve küçük tane, verim düşüklüğü ve hatta  daha ileriki safhalarda aşı atma ve kurumalar görülebilir.

 

 

ASMALARDA DİKİM

Asma fidanları ilkbaharda veya sonbaharda dikilir. İklimi çok sert geçen yerlerde ilkbahar  dikimi, iklimi mutedil yerlerde ise sonbahar dikimi yapmak daha uygundur. İlkbahar dikimi yapılacak yörelerde dikim ne kadar erken yapılırsa asma yağışlardan ve büyüme devresinin uzunluğundan yararlanarak daha iyi gelişir. Dikim işlemine toprak tava gelip ısınınca hemen başlanmalıdır.

 

Asma fidanlarının dikiminden önce sıralara verilecek yön ile aralık ve mesafenin belirlenmesi gerekmektedir. Yön, genelde arazinin şekli ile ilgili bir sorun yoksa, en iyi güneşlenmenin sağlandığı  kuzey-güney doğrultusunda olmalıdır. Şiddetli ve devamlı esen rüzgarların bulunduğu yerlerde ise  telli  terbiye sistemleri hakim rüzgar yönüne paralel olmalıdır. Böylece bağın iyi havalanması sağlanır  ve rüzgarlardan fazla zarar görmez.

 

Yeni bir tesiste asmalara verilecek aralık ve mesafeler seçilen çeşide ve gelişme durumuna, anaca, iklim ve toprak faktörlerine, toprağın işlenme durumuna, uygulanacak terbiye sistemine bağlı olarak tesbit edilir. Taban topraklarda yetiştirilen kuvvetli çeşitler için omca başına 9-10 m2  gibi (3x3 m) geniş alanlar gerekli iken, zayıf topraklar ve zayıf çeşitler için 4-5 m2’lik (2x2 m, 2,5x2,5 m) sahalar yeterli olmaktadır. Ülkemizdeki  bağ  bölgelerinde  1,40-3,5   m’ye  kadar  değişen  aralık  ve  mesafeler mevcuttur.  Çekirdeksiz  üzüm  çeşidi  için  bu  değerler   Goble’de  3x3,  2.75x2.75,2.50x2.50, 2.25x2.25 m, telli sistemli bağlarda ise 3.5x3, 3.5x2.5, 3x2 m olabilir. Telli terbiye  şekillerinin  uygulanacağı  bağlarda  toprak  işleme,  ilaçlama,  gübreleme  gibi işlemlerde traktörden  yararlanılacağı düşünülerek, sıra arası traktörün çalışabileceği genişlikte olmalıdır.

 

Dikim kare, dikdörtgen, üçgen ve kontur yapılabilir. Kare dikim sıra aralık ve mesafelerinin  aynı  olduğu  (daha  çok  Goble’de),  dikdörtgen  dikim  sıra  aralık  ve mesafelerin  eşit  olmadığı   telli   terbiye  şekillerinde  kullanılır.  Üçgen  dikimde  ise mesafeler eşit olmasına rağmen ikinci  sıraya dikilecek fidanlar, birincilerin arasına girecek şekilde bir üçgen oluşturularak dikilirler. Kontur  dikim ise meyilli arazilerde uygulanır. Sıralar meyile dik olacak şekilde yerleştirilip, sıra üzeri  mesafeler eşittir. Sıra arası meyil çizgisine göre düzenlenir.

 

Dikim öncesi arazide işaretleme yapılmasının amacı; omcaların geleceği yerleri düzgün  olarak   tesbit  etmek  ve  sıraları  muntazam  olarak  oluşturmak  amacıyla yapılmaktadır.  İşaretlenen   yerlere   40-50  cm  derinliğinde  30-35  cm  genişliğinde çukurlar açılır. Daha sonra dikilecek  fidanlara kök tuvaleti yapılarak açılan çukurlara düzgün bir şekilde dikimi gerçekleştirilir. Sonra can suyu vermek gerekmektedir.

 

 

ASMALARDA TERBİYE

Asmalara  verilen  şekiller,  fidan  dikim  veya  aşı  yılından  başlayarak  asmanın gelişme devresi olan 3-5 yıl içinde tamamlanan şekillerdir. Terbiye şekli; gövde, çok ve tek yıllık dallarla sürgünlerin  yer, şekil, yön ve sayılarını ifade eder. Terbiye şekli, baştan belirlenmeli ve ilk yıldan başlanarak  doğru bir şekilde oluşturulmalıdır. Aksi halde terbiye şeklinde oluşacak yanlışlıkları düzeltmek, emek ve ürün kaybına yol açar

 

Asmalara çeşitli şekilleri vermenin amacı; asmaları çevrenin olumlu etkilerinden en fazla,  olumsuz etkilerinden en az şekilde etkilenmelerini sağlamaktır. Bu amaçla çeşitli ülke ve  ekolojilerde farklı terbiye şekilleri geliştirilmiştir. 

 

Kültür asmalarına verilecek şekillerde aranılacak özellikler şunlardır

  • 1-Verilecek şekiller, bağda kültürel işlemlerin kolayca yapılmasına
  • (mekanizasyona) olanak sağlamalıdır.
  • 2-Verilecek şekiller, çeşitlerin ürünle yüklenmesine (şarjına) ve gelişme kuvvetine uygun olmalıdır.
  • 3-Verilecek şekiller, iklim olaylarının zararlı etkilerini azaltabilmelidir.
  • 4-Verilecek şekillerin, üzümde kaliteyi arttırıcı etkisi olmalıdır.
  • 5-Seçilen şekillerin, asmaya verilmesi ve devam ettirilmesi kolay olmalıdır.
  • 6-Verilecek şekillerin yatay ve dikey desteklenmesinde kullanılacak materyalin temini kolay ve ucuz olmalıdır.

 

Seçilecek terbiye sisteminin prensipleri şöyle olmalıdır

  • 1-Her türlü mekanizasyona ve bunun geliştirilmesine;
  • 2-Dalların ve sürgünlerin omca üzerinde düzgün bir şekilde dağıtılmasına;
  • 3-Büyüme ve gelişme ile verimlilik arasındaki fizyolojik dengenin korunmasına;
  • 4-Omcaların kapasitelerine uygun olarak yüklenmesine;
  • 5-Gelişen teknoloji ve yeni tekniklerin uygulanmasına;
  • 6-Kış  budama,  toprak  işleme,  hastalık  ve  zararlılarla  mücadele,  sulama  ve gübreleme,  hasat  gibi kültürel uygulamaların kolaylaştırılması ve daha az masrafla gerçekleştirilmesine;
  • 7-Asma organlarının güneşten en etkili şekilde yararlanmasına;
  • 8-Verim  ve  kaliteyi  doğrudan  etkileyen  yaprak  alanının  optimal  düzeyde arttırılmasına;
  • 9-Olumsuz iklim koşullarından (don, dolu, rüzgar, yüksek ve düşük nem, şiddetli güneş ışığı vb.) asmaların en az düzeyde etkilenmesine;
  • 10-  Yaz  budamalarına  duyulan  gereksinimin  en  aza  indirilmesine;  olanak sağlamalıdır

 

ASMALARDA BUDAMA

Asma, şiddetli veya sert budamaya gelebilen ve buna uygun tepki gösterebilen çok yıllık bir kültür bitkisidir. Budama; asmalarda büyüme ve gelişme ile verimlilik ve kalitenin dengeli bir şekilde  düzenlenerek, bağlardan sağlanan yararın en üst düzeye çıkarılması amacıyla, canlı toprak üstü organları, özellikle bir yaşlı dallar ve sürgünler üzerinde gerçekleştirilen kısaltma, çıkarma ve  seyreltme gibi işlemlerdir. Bağcılıkta özellikle kış budaması önem taşır. Bu budamada bir yıl önce, sürgün halinde oluşan ve budama mevsiminde yıllık dal (çubuk) adını alan organların %70-80’i kesilip çıkarılır (16).  Yaz  budamasında  ise  uç  alma  veya  benzeri  uygulamalarla  asmada  kesilip çıkarılan  kısımlar toplam yeşil aksamın %30-40’ı kadardır. Asmada budama her yıl mutlaka yapılması gereken önemli kültürel bir işlemdir.


Budamanın genel amaçları şöyledir

  • 1-Asmalara  (omcalara),  ilk  2-3  yıl  içinde  ardarda  gerçekleştirilen  kış  ve  yaz budamaları ile  çeşit ve anacın büyüme kuvvetine, çeşidin budama isteğine, ekolojik koşullara, kültürel uygulamalara ve mekanizasyona uygun bir terbiye şeklinin verilmesi ve bu şeklin korunması;
  • 2-Fizyolojik dengeyi  bozmadan,  ürün  verim  ve  kalitesinin  mümkün  olan  en yüksek düzeye çıkarılması ve bu düzeyin mümkün olan en uzun süre korunması;
  • 3-Yaz  budamaları   (yeşil   budama)   ile   özellikle   ürün   kalitesinin
  • arttırılması;
  • 4-Yaşlanma veya değişik nedenlerle zayıflamış, ya da şekli bozulmuş, dolayısıyla verim yönünden gerilemiş omcalarda, kolların geriye budama (kısaltma) ile gençleştirilmesi;

 

 

Asmalarda budamanın etkileri ise;

  • 1-Sürgün sayısı ve sürgün büyümesine,
  • 2-Yaprak sayısına ve fotosentez kapasitesine,
  • 3-Ürünün miktarı ve kalitesine,
  • 4-Ürünün olgunlaşmasına,
  • 5-Gözlerin uyanmasına,
  • 6-Göz verimliliğine ve bir yıl sonraki ürün verimine,
  • 7-Kök gelişmesine etkisi vardır.

 

Bağcılıkta budama yöntemleri yapıldığı zamana göre 2’ye ayrılır:

  • 1- Kış (ürün) budaması
  • 2- Yaz (yeşil) budama

 

Kış (ürün) Budaması

Uygun terbiye sistemlerinin oluşturulmasından sonra, omcalar üzerinde her yıl dinlenme   döneminde  yapılan  budamadır.  Omcalar  üzerinde  verimli  bir  yaşlı  dal sayısının ve bunların uzunluğunun, dolayısıyla verimli kış gözü sayısının düzenlendiği bu  budama  ile,  fizyolojik  denge  gözetilerek  omcaların  kapasitelerinden  en  yüksek düzeyde yararlanılması amaçlanmalıdır. Kış budaması, sonbaharda yaprak dökümü ile ilkbaharda gözlerin sürmek üzere olduğu dönem arasında yapılır

 

Kış budamasındaki amaç;

  • 1- Her ürün yılı başında, omcanın ve üzerindeki bir yaşlı dalların kapasitelerini dikkate alarak, büyüme ve gelişme ile verimlilik arasındaki dengenin kurulması;
  • 2- Omcalara verilen terbiye şeklinin geliştirilerek korunması;
  • 3- Sofralık ve bazen de kurutmalık üzüm yetiştiriciliğinde, kalitenin arttırılması
  • için sıkça başvurulan salkım seyreltmeye duyulan ihtiyacın ortadan kaldırılmasıdır.

 

Budama şiddetine (budama ile verimin düzenlenmesi) etki eden faktörler:

  • - Çeşit
  • - Değerlendirme şekli
  • - Anaç
  • - Terbiye şekli
  • - Omcanın yaşı
  • - Omcanın gelişme durumu
  • - İklim ve toprak koşulları

 

Yaz (yeşil) Budaması

Verim devresindeki asmaların vegetasyon dönemi içinde yeni gelişen vegetatif ve generatif  organlarında yapılan budamaların ve budama benzeri ayıklamaların tümüne yaz budaması veya yeşil budama denir.

 

Yaz budamaları, uygulama zamanına göre kış budaması paralelinde veya karşı etki   yapar.   Örneğin   erken   ilkbahar   döneminde   yapılacak   sürgün   kısaltma   ve çıkarmaların etkisi kış budaması gibi olur.

 

Sürgünlerin bir kısmının çıkarılması asmanın verim kapasitesini düşürür, ancak kalan sürgünlerin daha kuvvetli gelişmelerini sağlar. Yaz ortalarında aşırı yaprak veya sürgün çıkarılması ise kış budamasının tersine etki yapar. Bu durumda üretici organlar olan yaprakların çıkarılması sürgün  gelişmesi ve ürün olgunlaşmasını yavaşlatır. Yaz ortalarında  depo  karbonhidratlar  da  düşük   seviyededir.  Oysa  ilkbaharda  yüksek seviyede olduğundan gelişme bunlarla sürdürülebilir.

 

Yaz budamasının amaçları

  • 1- Renklenme  sorunu  olan  yöre  ve  çeşitlerde  salkım  bölgesindeki  yapraklar çıkarılarak,  daha iyi güneşlenme sağlanır. Bu yolla tanenin çeşide has rengi alması mümkün olur.
  • 2- Güneş yanıklığına hassas çeşitlerde salkımın gölgelenerek güneşten korunması, uç  alma  ile  sağlanabilir.  Uç  alınan  sürgünde  koltuklar  fazla  sayıda  ve  kuvvetli olacağından salkımı gölgelerler.
  • 3- Asmanın çok yıllık organları olan kök, gövde ve kolların kuvvetlendirilmesi, yeşil  budamalarla  sağlanabilir.  Örneğin  toprak  altından  çıkan  anaç  (veya  kalem) sürgünlerinin  dipten  çıkarılması  ve  sürgün  uçlarının  koparılması  bu  işlemi  görür. Sürgün ucu gibi (karbonhidrat üretmeyen ancak hızla tüketen) organların çıkarılması, yaprakların ürettiği karbonhidratların depo  organlarına gönderilmesini sağlar. Çünkü sürgün uçları karbonhidratların tüketim; gelişmesini tamamlamış yapraklar ise bunların yapım merkezleridir.
  • 4-  Rüzgar  etkisiyle  sürgünlerin  kırılması  bunların  boylarının  kısaltılması  ile önlenebilir.   Tepe  alma  denilen  bu  işlemle  rüzgara  açık  yaprak  ve  sürgün  alanı azalacağından kırılmalar olmaz. Aynı zamanda sürgünün kalan kısmı daha kuvvetli ve dayanıklı olur.
  • 5- Hastalıkların kontrolu için, çok sıkışık yaprak ve sürgün olması durumunda bunların  seyreltilmesi  yararlıdır.  Bu  yolla  iç  kısımlar  daha  iyi  havalanacağı  gibi ilaçların içeriye işlemesi özellikle külleme ve ölü kol hastalıklarında bu işlemler daha çok önem kazanır.
  • 6- Tane tutumunun az olduğu bağlarda veya çeşitlerde çiçeklenmeden hemen önce veya  çiçeklenme sırasında sürgün uçlarının çıkarılması, tutumu arttırır. Sürgün uçlarının   (büyüme   noktası)   besin   çekim   gücü,   salkımlardan   fazladır.   Üretilen karbonhidratlar önce sürgün uçlarına sonrada salkımlara gönderilir. Salkımların en çok beslenmeye  ihtiyaç  duyduğu  çiçeklenme  sırasında   sürgün  uçlarının  çıkarılması, salkımların daha iyi beslenmesini, dolayısı ile daha iyi tane tutmalarını sağlar.

 

Öte yandan Çavuş, Tahannebi, Hönüsü ve Karagevrek gibi fizyolojik dişi çiçekli üzüm   çeşitlerinde   tane   tutumunu   arttırmak   için   çiçeklenme   döneminde   salkım bölgesindeki  yaprakların  çıkarılması  yararlı  olur.  Bu  yolla  tozlayıcı  asmanın  çiçek tozları, kolaylıkla tozlanacak  asmanın çiçek tozlarına ulaşabilir. Özellikle Çavuş gibi büyük yapraklı çeşitlerde bu işlem daha önemlidir.

 

Bağlarda uygulanan başlıca yaz budamaları şunlardır

 

Filiz Alma (Obur alma)
Salkımsız sürgünlerin (filiz) yaşlı kısımlardan çıkan sürgünlerin (obur) çıkarılmasıdır. İlkbaharda son salkımların görülmesinden hemen sonra yapılır. Daha geç zamanlarda yapılmasının asmayı zayıflatıcı etkisi vardır.

 

Filiz almanın yararları:

  • 1-Gövde üzerinde arzu edilmeyen gelişmelerin önüne geçilir;
  • 2-Omcanın  daha  iyi  güneşlenmesi  ve  havalanması  sağlanarak  ürün  kalitesi arttırılır.
  • 3-Gelişmenin,  omca  üzerinde  bırakılan  sürgünler  ve  diğer  organlar  üzerinde yoğunlaşması sağlanır.

 

Uç Alma
Uç alma, kuvvetli büyüyen verimli yazlık sürgünlerin uç kısımlarının değişik uzunluklarda  çıkarılması  işlemidir.  Bu  suretle  sürgünlerin  uzunlamasına  büyümesi sınırlandırılarak  salkımların   daha  iyi  gelişmesi,  tane  tutumunun  artması  ve  aynı
zamanda diğer zayıf sürgünlerinde kuvvetlenmesi sağlanır. Bu işlem, sürgünlerin 40-50
cm boylandıkları bir dönemde yapılırsa, şiddetli rüzgarların hakim olduğu yörelerde, sürgünlerin daha  iyi odunlaşmasını sağlayacağından rüzgarların sebep olabileceği dal kırılmaları da önlenebilmektedir.

 

Tepe Alma
Tepe  alma,  verimli  yazlık  sürgünlerin  Haziran  ve  Temmuz  aylarında  uçtan itibaren  30-60  cm’lik  kısımlarının  kesilerek  veya  koparılarak  çıkarılması  işlemidir. Tepe alma işleminin asıl amacı, hem sürgünlerin daha iyi odunlaşmalarının sağlanması, hem  de  yazlık  sürgünler  üzerinde  koltuk  sürgünü  gelişmesinin  teşvik  edilmesidir. Böylece  hem  bu  sürgünlerin  bir  rüzgarlara  karşı  direnci  arttırılmış,  hem  de  sıcak ekolojilerde koltuk sürgünlerinin gölgeleme etkisinden faydalanılmış olur.

 

Koltuk Alma
Asmalarda, özellikle uç ve tepe alma yapıldıktan sonra yaprak koltuklarındaki aktif  gözlerden  yeni  sürgünler  oluşturmaktadır.  Koltuk  ismi  verilen  bu  sürgünler, kuvvetli gelişen omcalarda daha  fazla oluşur ve hızla büyüyerek asmanın besinlerine ortak olurlar. Bunun sonucu olarak üzümlerde renk oluşumu ve olgunluk gecikir. Diğer yandan  koltuk  sürgünleri  nemli  ve  serin  yörelerde,  güneşlenmeye  ve  havalanmaya engel  olurlar.  Bu  nedenle  sözkonusu  yörelerde  özellikle  kuvvetli  gelişen  çeşitlerde koltuk sürgünleri, mümkün olduğu kadar erken dönemde alınmalıdır.

 

Yaprak Alma
Nemli ve serin bölgelerle, sık dikilmiş ve özellikle goble şeklinde terbiye edilmiş bağlarda yapraklar, üzüm salkımlarını gölgeleyerek, onların yeterince güneş almalarını engellemekte dolayısıyla renklenme ve olgunlaşma gecikmektedir. Ayrıca bu durumda havalanma da yetersiz olacağından,  mantari hastalıkların (Külleme, Mildiyö, Gri küf vb.) yayılması da kolaylaşmaktadır. İşte bu gibi olumsuz durumların ortaya çıkmaması için salkımları örten yaprakların koparılması suretiyle, yaprak seyreltmesine gidilmesi yararlıdır.  Ancak,  gerekli  organik  besin  maddelerini  fotosentez  yolu  ile  oluşturan yapraklarda aşırı bir seyreltme yapılması, asmanın gelişmesine ve ürünün iyi bir şekilde olgunlaşmasına engel olur. Bu nedenle aşırı yaprak almadan sakınılmalıdır.

 

Bilezik Alma
Bilezik alma, asmalarda çiçek silkmesini önlemek, tane tutumunu, tane ile salkım iriliğini  arttırmak ve erken olgunlaşmayı sağlamak amacıyla asmanın gövde, kol, iki veya bir yıllık dalları  üzerinde 5 mm genişliğindeki kabuk ve floem tabakasının özel yapılmış  çift  ağızlı  kesici  makasla  veya  bıçaklarla  çepeçevre  çıkarılması  işlemidir. Bilezik  alma  uygulaması  ile  yapraklarda  sentezlenen  organik  besin  maddelerinin, bilezik alınan yerin alt tarafına geçmesi engellenmiş olur. Böylece bu besin maddeleri, bilezik alınan yerin üst tarafındaki organlarda birikir ve özellikle  tanelerin daha iri, gösterişli ve kaliteli olması sağlanır.

 

Bilezik alma, seyrek ve ufak taneli salkım oluşturan üzüm çeşitlerinde, özellikle çekirdeksiz  çeşitlerde, çiçeklenme zamanında yapıldığında tane tutumunu ve iriliğini arttırır ve olgunlaştırmayı  erkenleştirir. Örnek olarak Sultani Çekirdeksiz çeşidinde, çiçeklenmeden itibaren 2-3 hafta içerisinde,  döllenmemiş veya gelişmemiş tanelerin dökümü tamamlandıktan sonra (tane tutumu devresinde, yani tane çapı 3-4 mm olduğu zaman) yapılacak bilezik alma ile tane iriliği %30-100 arasında arttırılabilir.

 

Çiçek Salkımı Seyreltmesi

Asmalarda çiçek salkımları, yeni sürgünlerde yapraklarla beraber doğar ve 6-8 hafta içerisinde çiçeklenme meydana gelir. Çiçek salkımı seyreltmesi, çiçek salkımlarından  bir  kısmının  doğuşlarından  kısa  bir  süre  sonra  dipten  koparılması şeklinde  uygulanan bir seyreltme işlemidir. Asmada çok fazla sayıda çiçek salkımı meydana gelmişse, bunlardan zayıf olanlarını dipten çıkarılarak çiçek salkımı sayısının, asmanın kuvvetine göre (örneğin her sürgüne 1-4 salkım düşecek şekilde) azaltılması gerekir. Çiçek salkımı seyreltmesi yapılan omcalarda bırakılan salkımlar daha iyi gelişir ve taneler salkımı daha iyi doldurabilir.

 

Asmada Salkım Seyreltmesi
Omca üzerinde fazla görülen salkımların tane tutumundan hemen sonra aynen çiçek salkımı seyreltme işleminde olduğu gibi yapılan bu seyreltme en kolay uygulanan bir seyreltme işlemidir. Bu  suretle ürünle fazla yüklü olan omcalar üzerinde normal sayıda salkım bırakılarak tanelerin daha iyi ve gösterişli olmaları, aynı zamanda erken olgunlaşmaları sağlanmış olur. Bu uygulama ile hasat sırasında salkımların zedelenmesinin de önüne geçilmiş olur.


Tane Seyreltme
Salkımların uç taraflarının veya kanatlarının, ya da fazla sık olan bölümlerinin kesilmesi  suretiyle yapılan seyreltme işlemidir. Bu uygulama tane tutumunun hemen ardından uygulanmalıdır. Böylece salkımların hangi taraflarının seyreltileceği daha iyi görülebilir. Tane seyreltmesi, büyük ve  sık salkım geliştiren çeşitlere, bilezik alma yapılan omcalardaki kuvvetli gelişen salkımlara  uygulanır.  Tanelerin irileşmesi için, özellikle çekirdeksiz çeşitlerin asmalarında yapılan Gibberellik asit (GA3) uygulamasından  sonra  çok  iri  ve  sık  salkımlar   oluştuğundan  bunlarda  da  tane seyreltmesi uygulanmalıdır.

Tane seyreltmesi, salkımların fazla iri ve sık olmalarını önler, tanelerin daha iri gelişmelerine  ve iyi renklenmelerine yardım eder. Tane seyreltmesi, uygun budama makaslarıyla yapılmalıdır. Elle seyreltme, salkım üzerinde kalacak tanelerin zedelenmesine yol açacağından bu tür seyreltmeden kaçınılmalıdır.

 

Dip Sürgünleri Temizleme
Aşılı asmalarda, toprak içindeki kök gövdesinden oluşan sürgünlerin diplerinden koparılarak alınması işlemidir. Bu işlem, özellikle kuvvetli gelişen anaçlar (Rupestris du Lot, 99R, Dogridge vb.)  üzerine aşılı omcaların ilk gelişme yıllarında son derece önemlidir.  Çünkü  bu  sürgünlerin  gelişmesine  izin  verildiğinde,  omcanın  topraktan aldığı  su  ve  mineral  besin  maddeleri  öncelikli   olarak  bu  sürgünler  tarafından kullanılacağından verimli toprak üstü kısmı hızla zayıflar. Anaçta  oluşan sürgünlerin diplerinden koparılması oldukça zor bir işlemdir. Bu yüzden bunların mümkün olduğu kadar  körpe  iken  alınması  gerekir.  Aksi  takdirde  odunlaşacak  olan  bu  sürgünlerin alınması çok güçleşecektir.

 

TOPRAK İŞLEME

Bağcılıkta toprak işleme, yabancı otlarla mücadele, toprağın havalandırılması ve ısıtılması,  toprakta  bulunan  bitki  besin  maddelerinin  alımının  kolaylaştırılması  ve kayıpların önlenmesi, toprağın su tutma kapasitesinin arttırılması, sulama ve yağışlardan  sonra toprak yüzeyinde oluşan kaymak tabakasının kırılarak su kaybının önlenmesi, gübrelerin toprağa karıştırılması amacıyla yapılır

 

Toprak işlemenin  temel  amaçlarından  birisi,  bağlarda  yabancı  otların  ortadan kaldırılmasıdır. Çünkü yabancı otlar, topraktaki su ve besin maddelerinin kullanımında omcalarla  rekabete girerek, onların gelişmelerini, ürün verim ve kalitesini olumsuz yönde etkiler. Yapılan bir  araştırmada yabancı otların 1 kg kuru madde yapımı için 537-657 lt., kültür bitkilerinin ise 242-320 lt. suya ihtiyaç duydukları tesbit edilmiştir. Bu durum  ülkemiz gibi bağların genellikle sulanamadığı, yani toprak suyunun sınırlı olduğu  yerlerde  çok  daha  büyük  önem  taşımaktadır.  Yine  ülkemizde  yapılan  bir araştırmada,  bağlarda  yabancı  otlardan  kaynaklanan  ürün  kaybının  %  5,8  olduğu belirlenmiştir (20). Ayrıca yabancı otlar, pek çok hastalık etmenine konukçu ya da ara konukçu olduklarından dolaylı yoldan da zararlı olurlar.

 

Asmanın kökleri, iyi havalanmayan topraklarda yeterince gelişemediğinden, su ve besin maddesi  alımı azalarak, gelişme zayıflamaktadır. Bu tip topraklarda, asmanın kökleri derine gidemediğinden kışın şiddetli donlardan, yazın ise aşırı sıcaklardan zarar görebilir. Bu nedenle, toprağın işlenerek  havalandırılması, asma köklerinin derinlere doğru inerek su ve besin sağlama alanını genişletmesini ve daha kuvvetli gelişmesini sağladığı gibi düşük ve yüksek sıcaklıkların zararlı etkilerini de önlemektedir.

 

Toprak işleme  ile  toprağın  aktarılması,  toprakta  hava-su  dengesini  sağlamak açısından da önemlidir. İyi havalanmayan ve yüksek su tutma kapasitesine sahip olan ağır yapılı topraklar genellikle soğuk; kumlu ve iyi işlenmiş tınlı topraklar ise sıcaktır. Zamanında ve doğru şekilde yapılan  toprak işleme ile hem hava-su dengesi, hem de toprak sıcaklığı düzenlenmiş olmaktadır.

 

Yağışlardan   ve   sulamadan   sonra   toprak   yüzeyinde   geçirimsiz   bir   tabaka oluşmaktadır. Kaymak tabakası olarak adlandırılan bu oluşum, ağır yapılı topraklarda daha da önem arzeder. Bu tabaka hemen kırılmalıdır. Aksi halde, daha sonraki yağış ve sulama  sularının  toprağa  işlemeden  yüzey  akışı  şeklinde  akıp  gitmesine  ve  ayrıca toprakta bulunan suyun, oluşan çatlaklardan hızlı bir şekilde buharlaşarak kaybolmasına  neden  olur.  Bu  nedenle,   özellikle  yaz  döneminde  meydana  gelen yağışlardan veya sulamalardan sonra oluşan kaymak  tabakasının kırılması amacıyla mutlaka yüzeysel toprak işleme yapılmalıdır.

 

Ticari gübrelerden  özellikle  fosforlu  ve  potasyumlu  olanların  toprak  içindeki hareket   hızları   yavaş  olduğundan,  bu  gübrelerin  toprakta  aktif  kök  derinliğine verilmeleri  gerekir.   Genellikle,  geç  sonbaharda  15-20  cm  derinliğe  verilen  bu gübrelerin  etkinliğini  arttırmak  için,  pullukla  20-25  cm  derinliğinde  toprak  işleme önerilmektedir. Amonyak (NH3) halinde azot kaybını  önlemek amacıyla da, azotlu gübrelemeden hemen sonra, yüzlek toprak işleme yapılarak bu gübreler  toprak içine karıştırılmalıdır.

 

Sonbaharda  20-25  cm  derinlikte  yapılan  toprak  işlemenin  temel  amacı,  kış yağışlarının   toprak  içerisine  işlemesini  sağlayarak,  bu  şekilde  toprağın  su  tutma kapasitesini arttırmaktır. Ayrıca , yaz döneminde kontrol edilememiş yabancı otlar da bu toprak işlemeyle bağdan uzaklaştırılır. Sonbahar toprak işlemesinde toprak, kesekli olarak bırakılır. Kış yağışları ile birlikte bu kesekler kolayca parçalanarak ufalanır.

 

İlkbahar   ve   yaz   döneminde   daha   yüzlek   (10-15   cm’den)   yapılan   toprak işlemesinin   amaçları   ise,   yabancı   ot   kontrolü,   yağışlar   ve   taşırma   şeklindeki sulamalardan sonra oluşan  kaymak tabakasının kırılarak toprağın havalandırılması ve su kaybının önlenmesidir.

 

 

ASMANIN SULANMASI

Sulama, toprağın verimlilik ve yapısına zarar vermeden birim alandan daha fazla ürün almak  için, asma kök derinliğindeki eksik nemi yapay olarak tamamlamak ve kullanılabilir nemi en uygun düzeyde tutmaktır. Yağış rejimi düzensiz ve yetersiz ise bağlarda mutlaka sulama yapılmalıdır.

 

Ülkemizde  bağcılık  yapılan  bölgelerde  yağışlar,  kış  veya  ilkbahar  aylarında düşmekte ve  topraklarımızda biriken (rezerv) su, haziran ortalarına kadar genellikle yeterli olmaktadır. Haziran ayından sonra iklimi çok kurak geçen yerlerde gerekli olan suyu mutlaka sulama ile karşılamak gerekir.


Asmanın normal bir büyüme ve gelişme gösterebilmesi için kök derinliğindeki nem oranı  sürekli solma noktasına düşmemelidir. Nem kapsamı bu düzeye düştüğü zaman asma devamlı solma gösterir, köklerin çevresinde su olsa bile tekrar canlanamaz, büyüme ve diğer bitki fonksiyonları devam edemez, asma stress belirtileri göstermeye başlar. Sürekli solma noktası bitki gelişmesinde kritik bir  noktadır. İlkbahar ve yaz dönemi başlangıcında, etkin kök bölgesinde uygun toprak nemi, yeterli besin maddesi olan ve dikkatli uygulanan kültürel koşullar altında gelişen asmada; önce kuvvetli bir sürgün ve yaprak büyümesi görülür, daha sonra sürgün büyümesi giderek yavaşlar ve tane irileşmeye başlar.  Sürgün büyümesi, olgunlaşma dönemine doğru giderek azalır, hasattan bir süre önce ve sonra iyice yavaşlar. Özellikle hasattan sonra sürgün giderek odunlaşır ve yalnızca sürgün ucu çok az bir büyüme  gösterir. Yaprak büyümesi ise tamamen durur, çeşide bağlı olarak yeşilden sarımsı yeşile, kırmızıya, kırmızıdan yeşile doğru değişir ve sonra dökülürler.

 

Asmanın kök bölgesinde yeterli nem olduğu sürece bu olaylar normal bir şekilde gelişir. Ancak  yukarıda da söz edildiği gibi etkin kök derinliğindeki nem, yetersiz duruma düşerse asmada başlıca şu belirtiler görülür:

1-Sürgün gelişmesi önce yavaşlar sonra tamamen durur, sürgünler kısa ve zayıf kalır, erken odunlaşmaya başlarlar.

2-Önce sürgün  ucu  ve  genç  yapraklar  solmaya  ve  pörsümeye  başlar,  yaprak renkleri, canlı yeşil renklerden koyu grimsi renklere dönüşür.

3-Eğer  su  azalmaya  devam  ederse,  genç  yapraklar  kenarlarından  kıvrılmaya başlar, yaşlı yapraklar kenarlarından başlayarak kahverengileşir ve giderek kurur, ölür ve sonuçta dökülürler.

4-Yaprak koltuklarında farklılaşan kışlık gözler, verimlilik yönünden farklılaşmazlar.

5-Gelişmekte  olan  taneler,  tam  iriliğine  ulaşamazlar,  renkleri  tam  gelişmez, kabukları kalın, genellikle kuru madde oranı düşük ve asit oranı yüksek olur.

6-Olgunlaşma gecikir ve üründe hem kalite hem de kantite düşük olur.

7-Şaraplık üzümlerde şıra oranı düşük olduğu gibi aromatik maddelerin, tanede yeterli sayıda ve miktarda sentezlenmesi de geri kalır ve bu yüzden elde edilen şarabın kalitesi düşük olur.

8-Tane irileşme  döneminde  yeterli  nem  bulamamış  ise  asmaya  sürekli  solma noktasına ulaştıktan sonra su verilse bile taneler normal iriliğine ulaşamazlar ve ayrıca donuk renkli kalırlar.

9-Normal  koşullarda  hasattan  hemen  önce  veya  sonra  kök  bölgesinde  nemin azalması, sürgün gelişmesini sınırlandırdığı için olgunlaşmayı hızlandırabilir. Ancak bu da  tanede  (normal   olgunlaşmada  olduğu  gibi)  turgoriteden  kaynaklanan  diriliği, gevrekliliği ve tane eti sertliğinde bir artış sağlayamaz.

10-Hasattan sonra  asmada  genellikle  sürgün  büyümesi  çok  azdır.  Daha  çok sürgünler  olgunlaşarak  odunlaşırlar.  Etkili  kök  bölgesindeki  nemin  sürekli  solma noktasının üzerinde  bulunması bu odunlaşmanın daha iyi olmasını sağlamaktadır. İyi odunlaşan  sürgünler  ise  düşük  kış  sıcaklıklarına  daha  iyi  dayanırlar.  Bu  nedenle hasattan sonra da gerektikçe bağlar sulanmalıdır.  Özellikle sıcak ve kurak bölgelerde yetişen ve Haziran-Temmuz aylarında hasat edilen sofralık  üzümlerde asma hasattan sonra en az bir veya birkaç defa sulanmalıdır.

 

Asmanın  su  tüketimi,  vegetasyon  devresinde  hem  bitkinin  transpirasyonla harcadığı, hem de kapillarite denilen kılcal hava boşluklarından toprağın evaporasyonla buharlaştırdığı su toplamıdır. Yani asmanın su tüketimi evapotranspirasyonla kaybolan suyun toplamına eşittir.Sulamanın başlıca amacı; asmada vegetatif ve generatif gelişme yönünden denge sağlamak üzere tüketilen suyun, uygun miktarda ve doğru bir zamanda karşılanmasıdır.

 

Ülkemizde bağlar sulanmaz diye genel bir kanı vardır. Ancak iyi kaliteli bir verim için gerektikçe sulama mutlaka yapılmalıdır. Sulama, verim artışının % 30-40 oranında sağlandığı bir kültürel  uygulamadır. Ülkemizde Göller bölgesinde ve Ege bölgesinde özellikle çekirdeksiz üzüm bağlarında sulama yapılmaktadır. Kurak ve yarı kurak geçen bağ bölgelerinde sulama yapılmalıdır.

 

Asmanın,  1  gr  kuru  madde  meydana  getirmesi  için  yapraklarından  1  litre  su harcaması  gerekir. Yapraklardan normal koşullarda her cm2’den saatte 20-60 ml su buharlaşmaktadır (20-60 ml/cm2/h). Ayrıca vegetasyon içinde 450 mm/m2  suya gerek duymaktadır. Bunun 250-300 mm’si bu dönem içinde buharlaştığından, asmada normal bir gelişme ve meyve verimi için vegetasyon devresi  içinde yaklaşık olarak 700-750 mm/m2  yağış alması gerekir. Eğer bu miktar topraktan sağlanamazsa özellikle kurak ve yarı kurak iklim koşullarında sulama ile bunun karşılanması gerekir

 

Yukarıda görüldüğü gibi asmanın vegetasyon devresi içinde gerek duyulan su ihtiyacı (yağış), o devre içinde düzenli bir dağılış göstermelidir. Bağlardan maksimum verim  elde  etmek  için  sulamada  verilecek  su  miktarı  üzüm  çeşidine,  anacın  kök sistemine, toprak tipine, asmanın vegetasyon devresinde aldığı yağışlara ve bunun yıl içindeki dağılışına, sulama sistemine ve kültürel uygulamalara göre değişmekle birlikte
150-2500 mm arasında değişen bir değer gösterdiği belirtilmektedir

 

 

BAĞLARDA GÜBRELEME

Bağcılıkta  verim  ve  kalitenin  arttırılmasına  yönelik  kültürel  uygulamaların içerisinde   gübrelemenin  ayrı  bir  önemi  vardır.  Bağlarda  uygun  ve  dengeli  bir gübrelemenin yapılabilmesi için öncelikle bağ toprağının verimlilik düzeyinin ve nem kapsamının bilinmesi gerekir. Özellikle  sulama yapılamayan ve fazla yağış almayan bağ  bölgelerinde,  su  faktörü  daha  da  önem   taşımaktadır.  Çünkü  su  noksanlığı, gübrelemenin olumlu etkisini büyük oranda azaltmaktadır.

 

Bağlarda  diğer  gerekli  kültürel  işlemlerle  birlikte  gerçekleştirilecek  etkili  ve dengeli   bir   gübreleme;   hem   toprağın   fiziksel,   kimyasal   ve   biyolojik   yapısını iyileştirmekte; hem de asmaların her yıl gelişme ve ürün için kullanmak üzere topraktan kaldırdığı bitki besin maddelerini toprağa yeniden kazandırmaktadır.

 

Bu nedenle, asmanın normal bir gelişme gösterebilmesi ve istenilen verim ve kalitede ürün alınabilmesi için her yıl topraktan kaldırdığı besin maddelerini düzenli bir gübreleme  ile  toprağa  tekrar  iade  edilmesi  gerekir.  Bağlar  hem  organik  hem  de inorganik gübrelerle gübrelenmektedir.

 

 

Bağlara Organik Gübrelerin Verilmesi
Bağlara organik gübreler topraktan, organik madde gereksinimini karşılamak için verilmektedir.  Asma  için  bağ  toprağındaki  organik  madde  miktarı,  bazı  hallerde topraktaki besin maddeleri miktarlarından daha da önemlidir. Çünkü asma, diğer meyve türlerinden farklı olarak besin maddelerince nisbeten fakir topraklarda da gelişebilmekte,   fakat   organik   maddelerce   fakir   topraklarda   normal   bir   gelişme gösterememekte ve verimliliği de çok  azalmaktadır. (22). Bağcılıkta organik madde kaynağı olarak kullanılan başlıca materyaller önem sırasına göre; çiftlik gübresi, yeşil gübre, kompost ve samandır.


 

Bağlara Mineral Gübrelerin Verilmesi
Asma topraktan her yıl belli miktarda makro ve mikro mineral besin maddelerini alarak büyümesini, gelişmesini ve ürün verimini devam ettirir. Asma uzun ömürlü bir bitkidir.  Ürün  veriminin  sürekli  ve  sağlıklı  olması  için  asmanın  her  yıl  topraktan kaldırdığı mineral besin maddelerinin gübreleme ile toprağa iade edilmesi gerekir.

 

Bunlar toprağa  gübreleme  ile  tekrar  ilave  edilmediği  takdirde,  asmanın  ürün veriminde ve kalitesinde bir azalışa neden olduğu gibi bir çok besin maddesi noksanlık arazları  da  görülür.  Çünkü   mineral  besin  maddelerinin  hücre  düzeyinde  aşağıda belirtilen önemli fizyolojik etkileri vardır.

- Hücre çeperi ve protoplazma bileşiklerinin oluşumu; mineral elementler, çeper ve protoplazma yapısına katılan moleküllerin yapısında daima yer alırlar.
- Hücrelerde ozmotik basıncın oluşmasında ve değişiminde etkili olurlar.
- Mineral besin maddeleri, hücre özsuyunda fosfat ve karbonatlarla oluşturduğu bileşiklerle, hücrede pH’yı düzenleyerek tampon çözelti olarak da iş görürler.
-  Sitoplazmik  membranda  permeabiliteye  etkili  olurlar.  Hücre  sitoplazmik zarlarının geçirgenliği, hücrenin temasta olduğu katyon ve anyonlar etkilidir.
-  Mineral  elementlerin  zehirlilik  etkileri:  Ağır  metaller  hücrede  proteinlerle birleşerek  çökelmeler ve bunun sonucunda da zehirlilik etkisini yaratırlar. Bu etkiye sahip  elementlerin  başında  Pb,  Hg,  Mg,  Cu,  Al,  Ar,  Ba,  Mo,  Ni,  Se,  Ag  ve  Zn gelmektedir.
- Bazı  mineral  besin  maddeleri,  antagonistik  ve  sinerjistik  etkiye sahiptirler.  Ayrıca başta Fe, Cu ve Zn olmak üzere bir çok element, bir çok enzimin prostetik grubları olarak katalitik etkide bulunabilirler.

 

 

BAĞ HASTALIK VE ZARARLILARI

Bağlarda en çok bağ zararlıları (floksera, nematodlar, salkım güvesi, tripsler, bağ uyuzu, kırmızı  örümcekler, bağ maymuncuğu, haziran böcekleri, kuşlar, arılar vb.), mantari hastalıklar (külleme, mildiyö, ölü kol, antraknoz, gri küf, kav, kök çürüklüğü vb.), bakteriyel hastalıklar (bağ kanseri, bakteriyel yanıklık, asma vebası vb.), virüs ve virüs  benzeri  hastalıklar  (kısa  boğum,  yaprak   kıvırcıklığı,  benek  ve  sarı  benek hastalıkları vb.) etkili olarak bağda önemli ekonomik kayıplara sebep olabilmektedirler. Günümüzde  bu  kayıpları  en  aza  indirmek  amacıyla  entegre  mücadele  yöntemi uygulanması tavsiye edilmektedir. Bu sayede hem ekonomik kayıplar düşürülmekte hem de çevre ve doğaya fazla zarar verilmemektedir.

 

Entegre mücadele; hastalık ve zararlı türlerin populasyon dinamikleri ile çevre ilişkilerini  dikkate  alarak,  uygun  olan  bütün  mücadele  metodlarını  ve  tekniklerini uyumlu bir şekilde  kullanarak, bunların populasyonlarını ekonomik zarar seviyesinin altında tutan bir sistemdir.

 

Entegre Mücadelenin Önemi


Gelişigüzel ve yoğun olarak kullanılan ilaçlar;

  • - Canlılar arasında varolan doğal dengeyi bozar,
  • - İnsan ve sıcakkanlılarda doğrudan veya dolaylı olarak zehirlenmelere yol açar,
  • - Toprak, su ve hava gibi çevre unsurlarında kirlenmeye neden olur,
  • - Hastalık ve zararlıların zamanla ilaçlara karşı direnç kazanmalarına neden olur,
  • - Ürünlerde kalıntı bırakır.

 

Entegre Mücadelenin Amacı

  • - Bitkisel üretimin arttırılması, kaliteli ve pestisit kalıntısı bulunmayan ürün elde edilmesi,
  • - Doğal düşmanların korunması ve teşvik edilmesi,
  • - Tarla, bahçe ve bağların düzenli olarak kontrol edilmesi,
  • - Çiftçilerin kendi tarlası, bahçesi veya bağının uzmanı haline getirilmesi.

 

Entegre Mücadelenin İlkeleri

  • -  Entegre  mücadele  programları,  ana  hastalık  ve  ana  zararlı  hedef  alınarak hazırlanır,
  • - Diğer hastalık ve zararlılar göz ardı edilmez. Ancak diğer zararlılar ile mücadele zamanına karar vermede ekonomik zarar eşikleri dikkate alınır,
  • - Hastalık,  zararlı  ve  yabancı  otlarla  mücadelede  kültürel  önlemlere  öncelik
  • verilir,
  • - Entegre mücadelede doğada mevcut faydalıların korunması ve desteklenmesi esastır,
  • - Eğer kimyasal mücadele yapılacaksa, sıcakkanlılara ve faydalılara zehirliliği en düşük,  dayanıklılık  riski  az,  çevre  dostu,  kısaca  entegre  mücadeleye  uygun  ilaçlar seçilir,
  • - Entegre mücadelede hastalık, zararlı ve yabancı otların mücadelesi birbirini destekleyici olmalıdır.

 

 

BİTKİ  BÜYÜMEYİ  DÜZENLEYİCİLERİN  (BBD)  BAĞCILIKTA KULLANIM ALANLARI

Bağcılıkta  ıslah  çalışmaları  ile  bir  yandan  verimli  ve  kaliteli  üzüm  çeşitleri araştırılırken  bir  yandan  da  büyümeyi  düzenleyici  maddeler  kullanılarak  verim  ve kalitenin arttırılmasına  çalışılmaktadır. Genel olarak diğer bahçe bitkilerinde olduğu gibi bağlarda da büyümeyi  düzenleyicilerin verim ve kalite üzerine etkisi maddenin yapısına, konsantrasyon ve uygulama zamanına göre değişmektedir.

 

Üzümlerde  ekonomik  meyve  tutum  oranı  oldukça  farlılık  göstermekte  ve %20’den %55’e kadar değişmektedir. Zayıf tutum dönemlerinde bu oranın %20’nin altına  kadar   düştüğü  gözlenmiştir.  Büyümeyi  düzenleyici  maddeler  ile  yapılan çalışmalar  özellikle  4-CPA,  gibberellin  ve  CCC’nin  meyve  tutumu  üzerinde  etkili olduğunu göstermiştir. Siyah kuş üzümünde iyi bir meyve tutumu sağlamak için tam çiçeklenmeden   3-6  gün  sonra  2-10  ppm  konsantrasyonda  bir  uygulama  yeterli olmaktadır.  Bu  dozda  yapılan   4-CPA  püskürtmesi  ile  meyve  tutumu  ve  tane büyüklüğünün, bilezik alma uygulamasına eşit veya daha fazla olduğu bildirilmiştir. Yüksek  konsantrasyonlarda  4-CPA  uygulanırsa  asmalara  zarar  verebilmekte  veya çiçeklenme döneminde erken uygulanırsa tanelerin içinde sert, fakat içi boş çekirdekler oluşabilmektedir. Dolayısıyla uygulama zamanı ve dozunun iyi belirlenmesi gerekir. Partenokarpik  ve  stenospermokarpik  çeşitlerde  meyve  tutumu,  çiçeklenme sırasında  GA  uygulamalarıyla  azalırken,  bundan  önce  ve  sonraki  uygulamalar  ile artmıştır. Çekirdekli çeşitlerde GA, çekirdekli tanelerin sayısında azalmaya, çekirdeksiz tane sayısında ise artışa neden olur.

 

Yapılan denemelerde CCC’nin meyve tutumunu % 10-50, genelde % 20 oranında arttırdığı  saptanmıştır. Büyümeyi engelleyici etkiye sahip olan bu madde çiçekten 1 veya 3 hafta önce salkımlara veya tüm yeşil aksama uygulandığında, meyve tutumunu çekirdekli  ve  çekirdeksiz  çeşitlerde  çoğu  kez  %  20’den  daha  fazla  arttırmaktadır. Ayrıca  çiçeklenmeden  2  hafta  önce  CCC  uygulaması  genellikle  meyve  tutumunu iyileştirmiştir. CCC’nin meyve tutumunda sağladığı artışın nedeni sürgün büyümesini engellemesinden kaynaklanmaktadır. Sentetik sitokinin olan PBA’nın  Cardinal üzüm çeşidinde 300 ppm dozda uygulanması ile çekirdekli tane tutumunda % 100 ve salkım ağırlığında % 76 artış artış sağlanmıştır

 

Bağcılıkta  büyümeyi  düzenleyici  maddelerin  önemli  başka  bir  kullanım  alanı çekirdeksiz  üzüm eldesinde kullanılmasıdır. Bu konuda yapılan çalışmalarda önemli sonuçlara ulaşılmıştır. Anob-E Sihahi çeşidi üzerinde yapılan çalışmalarda anthesisten 1-2 gün önce 40-60- 80 100 ppm  dozlarındaki GA3’e, salkımları bandırma uygulamalarından alınan sonuçlara göre GA çekirdek deformasyonuna neden olmakta, fakat tozlanma  ve döllenme olduktan sonra etkili olmamaktadır. Çavuş üzüm çeşidi üzerinde yapılan bir çalışmada GA’nın 10-50-100 ve 500 ppm dozları tam çiçeklenme ve tam çiçeklenmeden 10 gün sonra olmak üzere iki kez uygulanmış ve tüm dozlarda kesin  çekirdeksizlik  elde  edilmiştir.  Yine  yapılan  diğer  bir  çalışmada  Hafızali  ve Perlette  çeşitlerinde  100  ppm,  Hun  çeşidinde  50  ppm  GA’nın tam   çiçeklenme zamanında uygulanmasıyla çekirdeksizliğin uyarıldığı tespit edilmiştir

 

Büyüme düzenleyici maddelerin bağcılıkta kullanım alanlarından birisi de tane seyreltmenin  sağlanmasıdır.  Seyreltmenin  amacı  fazla  miktardaki  ürünü  azaltarak asmalarda  normal  miktarda   ürün  yüklemesini  sağlamaktır.  Böylece  ürün  kalitesi arttırılır, salkımların sıkı olması nedeniyle oluşan çürümelere engel olunur, salkımların daha  kolay  paketlenmesi  sağlanır  (27).  Üzümlerde  elle   seyreltme  zor  ve  pahalı olduğundan son yıllarda kimyasal maddelerle seyreltme önem kazanmaya başlamıştır. Büyümeyi düzenleyici maddelerin kullanılmaları işgücünü oldukça azaltır ve özellikle kurutmalık  ve  şaraplık  çeşitlerde  yapılması  uygundur  (1).  Sık  salkımlı  çeşitlerde salkımı  seyrekleştirmek  amacıyla  da  büyümeyi  düzenleyici  maddeler  kullanılabilir. Şaraplık  üzümlerde   yapılan  çalışmalarda  sürgünler  40-50  cm  uzunlukta  iken  ve çiçeklenmeden yaklaşık 3 hafta önce  1-10 ppm dozunda GA’nın sadece salkımlara gelecek şekilde püskürtülmesi, salkımların daha  seyrek  yapıda olmasını sağlamıştır (27). Sultani çekirdeksiz çeşidinde çiçeklenme döneminde 20-45  ppm dozunda GA uygulanırsa salkımlarda seyreltme sağlanabilir. Ancak çekirdekli sofralık  üzümlerde salkım seyreltmek amacıyla GA uygulamasından kaçınmak gerekir. Çünkü tanelerde boncuklanma  olabildiği için salkımların görünüşü bozulabilir  (27). Büyümeyi düzenleyici maddelerin  seyreltmedeki  olumlu   etkisine karşın,  yüksek konsantrasyonlarda   kullanılan   gibberellin,   çekirdekli   çeşitlerde   sonraki   büyüme mevsiminde tomurcuk büyümesini azaltabileceği sanılmaktadır

 

Çekirdekli sofralık üzüm çeşitlerinden bazılarında taneler turgorunu kaybetmekte ve  hasattan  1  ay  kadar  önce  buruşmaktadır.  Bu  durumu  önlemek  amacıyla  tane tutumundan 1-2 hafta sonra 20 ppm dozunda GA uygulanabilir.Tane  iriliğinin  arttırılması  amacıyla  gibberellinler,  en  önemli  hücre  büyüten hormonlar  olarak özellikle çekirdeksiz üzümler üzerindeki etkilerinden dolayı yaygın şekilde kullanılmaktadırlar. Bu amaçla Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidinde GA yaygın olarak kullanılmakta ve iki uygulama önerilmektedir

 

- GA uygulaması, 2,5-20 ppm konsantrasyonda ve takkelerin % 20-80’i düştüğü zaman yapılır. Bu şekilde tane tutumu azaltılarak salkımlarda uzama, tane büyüklüğünde bir miktar artış sağlanır.
- GA uygulaması, 20 ve 40 ppm’de aynı asmalarda, tane tutumu devresinde ve genellikle ilk  uygulamadan 10-14 gün sonra yapılır. Bu uygulama tane büyüklüğünü arttırır.

 

Kuş  üzümlerinde  çiçeklenme  sonuna  doğru  atılan  2,5-5  ppm’lik  GA,  bilezik almanın veya 4-CPA uygulamasının yerine geçmiştir. Ancak burada doza dikkat etmek gerektiği, aksi takdirde dozun  arttırılması durumunda tanelerin çok irileştiği ve ticari olarak kuş üzümü amacıyla kullanılamadığı saptanmıştır. Kurutmalık üzümlerde taneyi irileştirmek amaçlanır. Kurutmalık çeşitlerde taneyi az miktarda irileştirmek amacıyla çiçeklenme sonuna doğru (% 75 çiçekte) 5 ppm dozunda GA kullanmak yeterlidir (27). Çekirdekli  üzüm  çeşitlerinden  bazılarının  dışında  genelde  GA  uygulanmaz.  Bunun nedeni  GA’in,  tomurcuklarda  ertesi  yılın  salkım  taslaklarına  zarar  vermesi  ve dolayısıyla  göz  verimliliğini  düşürmesidir.  Çekirdekli  çeşitlerden  sadece  Razakı’da yapılan denemelerde başarı elde edilmiştir (27).

 

Yetiştiriciler özellikle sofralık çeşitler açısından pazara erken üzüm göndererek nisbeten  yüksek  olan  fiyatlardan  yararlanmak  isterler.  Fakat  bu  çeşitlerin  normal olgunlaşma  zamanlarını   daha  da  önceye  almak  için  bazı  kimyasal  maddelerden yararlanılmamaktadır.

 

Etilen erkenciliği sağlamak amacıyla tanelerin ben düşme döneminde asmalara  püskürtülmelidir. Uygulama dozu çeşitlere göre 100-1500 ppm arasında  değişir.  Etilen  uygulamaları,  ayrıca  ilk  hasattaki  ürün  miktarını  arttırarak erkenciliği  olumlu  etkilemekte  ve  değişik  üzüm  çeşitlerinde  ortalama  4-16  günlük erkencilik sağlamaktadır. Etilenin çok erken dönemlerde (tane tutumu dönemi) ve çok yüksek dozlarda uygulanması, olgunluğu geciktirip ürün  miktarını azaltabilmektedir (27).  Hafızali  ve  Perlette  çeşitleri  üzerinde  yapılan  bir  çalışmada  tam  çiçeklenme döneminde  100  ppm GA3   uygulaması ile 7-10 gün erkencilik sağlanmıştır. Ayrıca Emperor ve Carignane çeşitlerinde ben düşme döneminden hemen sonra 200-2000 ppm ethephon  uygulaması, renklenme ve toplam kuru maddeyi arttırmış ve toplam asidi azaltmıştır.

Konu İle İlgili Dokümanlar

KULLANICI GİRİŞİ

Üye Ol Şifremi Unuttum?

ONLİNE TEST ÇÖZ
reflesh

Tek Bir Çavdar Tohumu, 640 Kilometre Uzunluğunda Kök Verebilir.

Sorhocam.com 2014 yılında Ziraat Mühendisi Arafa KARAÇELEBİ tarafından kurulmuş olup herkesin faydalanabilmesi için ücretsiz olarak hizmet vermektedir.

Bitki hastalıkları, bitki zararlıları, yabancı otlar, şifalı bitkiler, arıcılık, bayilik sınavı notları, bayilik sınavı soruları, online testler, kimyasal analiz yöntemleri, bitki besleme ve gübreleme, tarımsal destekler, peysaj ve süs bitkileri, kimyasal analiz yöntemleri, hijyen eğitimi, pest kontrol yöntemleri

Site Haritası - Rss Beslemesi