• notifications1
  • menü

Bugün : 19 Nisan 2024 Cuma

Bitki Gelişim Düzenleyiciler

Bitki Gelişim Düzenleyiciler

Hormonlar

Tüm canlılar gibi bitkiler de büyüyüp gelişmek ve bünyelerindeki birçok fizyolojik olayları kontrol edebilmek için dokular arası bir iletişime ihtiyaç duyarlar. Bu iletişim bitkilerde hormon adı verilen kimyasal maddeler ile gerçekleşir. Bitkiler büyüme ve gelişimlerini devam ettirebilmek için ihtiyaçları olan bu temel maddeleri kendileri üretirler. Bitki büyüme ve gelişmesinde en önemli rol oynayan hormonlardan 5 ana hormon grubu vardır. Bunlar Oksinler, Sitokininler, Giberellinler, Etilen ve Absisik asittir. Bitki bünyesinde meydana gelen fizyolojik faaliyetlerin çoğunluğu bu hormonların kontrolü altındadır. Hormonlar bitkinin çeşitli organlarının büyümesini sağladığı gibi büyümesini yavaşlatabilir veya engelleyebilir. Bu nedenle hormonları sadece “büyümeyi teşvik edici” kimyasallardan ziyade “bitki gelişim düzenleyiciler” olarak adlandırmak daha doğrudur. Ancak dikkat edilmesi gereken konu, diğer kimyasallar gibi bu maddelerin de kullanım talimatlarına uygun olarak kullanılması gerekmektedir.

Kullanım alanları ise oldukça geniştir. Sadece kâr arttırmak ve zamandan kazanmak gibi amaçların dışında bitkilerde görülen çiçeklenme sorunu ve hasat olgunluğu öncesi meyve dökümü gibi fizyolojik problemlerin giderilmesine de bu maddeler kullanılır. Gelişmeyi teşvik edici ve engelleyici maddeleri birbirinden kesin sınırlarla ayırmak pek mümkün değildir. Çünkü hormonlar, farklı kullanım biçimlerinde farklı etkiler gösterebilir.

 

Yani;

  • •Belirli bir hormon bir konsantrasyonda teşvik edici özellik gösterebilirken, farklı bir konsantrasyonda engelleyici özellik gösterebilir.
  • •Bitkinin değişik organları aynı hormona değişik tepkiler gösterebilir. Yani aynı hormon sürgün gelişmesini teşvik edebilirken, aynı anda kök büyümesini engelleyebilir.
  • •Aynı hormon farklı bitkilerde farklı etkiler gösterebilir.
  • •Aynı hormon aynı bitkide ancak farklı büyüme evrelerinde farklı etkiler gösterebilir.
  • •Farklı tipteki hormonlar aynı anda uygulandıklarında normalden farklı etkiler gösterebilir.
  • •Birden fazla hormondan oluşturulan karışımlar normalden farklı etkiler gösterebilir.

 

Bazı kimyasal maddeler hormon olmadığı halde hormon olarak adlandırılmakta, bu ise kavram kargaşasına neden olmaktadır. Bir bileşiğin hormon olarak adlandırılabilmesi için;

  • •Bitki bünyesinde oluşması
  • •Oluştuğu yerden başka bir yere taşınabilir olması
  • •Bulunduğu yerde değişik yaşam aşamalarını yönetmesi ve düzenlemesi
  • •Çok düşük miktarda bu etkileri göstermesi gerekir.

 

Bitki bünyesinde bulunan bu doğal bileşiklerin yanında bu bileşiklerin kimyasal yapılarına az veya çok benzeyen sentetik bileşenler yapılmış ve hormon etkileri olup olmadığı araştırılmıştır. Bu araştırmalar sonucunda bu bileşenlerin, doğal hormonlardan çok daha aktif oldukları, yani çok daha az kullanıldıklarında bile benzer etkiler gösterdikleri saptanmıştır. Dolayısıyla hormonlar elde ediliş şekillerine göre organik hormonlar ve sentetik hormonlar olarak 2 ye ayrılır.

 

Kimyasal ve organik hormonlar arasındaki farklar
Organik hormonlar:                                                      Kimyasal hormonlar:
•Isı ve ışık gibi etkilerde çok kolay bozulur               •Dayanıklıdır. Kolay kolay bozulmaya uğramaz
•Doğaya zarar vermez                                                 •Doğaya zarar verir
•Uygun dozda canlılarda toksik etkisi yoktur             •Birçoğu sağlığa tamamen zararlıdır
•Kalıntı yapmaz                                                           •Kalıntı yapar. Besin zincirinde bir canlıdan diğerine geçer
•Daha maliyetlidir                                                       •Daha ucuzdur
•Yasal niteliktedir                                                       •Birçoğunun ruhsatı bulunmaz ve kullanımı yasal değildir

 

Hormonların kullanım alanları
Hormonların çok geniş kullanım alanları vardır.

 

Bunlar;

  1. •Bitkinin genel büyümesini hızlandırmak veya engellemek
  2. •Bodur bitkileri boylandırmak veya uzun bitkileri bodur tutmak
  3. •Kök gelişiminin arttırılması veya engellenmesi
  4. •Sürgün gelişiminin arttırılması veya engellenmesi
  5. •Çimlenme gücü düşük tohumların daha çabuk çimlenmesinin sağlanması veya çimlenmenin engellenmesi
  6. •Çiçeklerin arttırılması veya azaltılması
  7. •Çiçeklerin bir tozlayıcı olmadan tozlaşması sağlanması
  8. •Meyvelerin arttırılması veya azaltılması
  9. •Meyve tohumunun arttırılması veya azaltılması
  10. •Meyve iriliğinin arttırılması veya azaltılması
  11. •Meyvelerin olgunlaştırılması veya geciktirilmesi
  12. •Meyve muhafaza süresinin uzatılması
  13. •Meyve kalitesinin arttırılması
  14. •Yaprakların filizlenmesinin erkene alınması veya geciktirilmesi
  15. •Yaprak dökümünün sağlanması veya engellenmesi
  16. •Hasadın kolaylaşması ve işgücü gereksinimini azaltmak
  17. •Hasattan önce meyve dökümünü engellemek
  18. •Çelikle çoğatımın kolaylaşması
  19. •Doku kültürü veya ıslah çalışmalarında zaman kazanmak
  20. •Bitkinin soğuğa, kuraklığa ve zararlılara karşı dayanıklılığının arttırılması
  21. •Meyve ağaçlarında periyodisitenin engellenmesi
  22. •Tahıl gibi bitkilerde yatmayı önlemek
  23. •Patates gibi bitkilerde dormansiyi önlemek veya sürdürmek
  24. •Kesme çiçeklerin veya bitkilerin solma sürelerini uzatmak
  25. •Yabancı otların öldürülmesi

 

Hormonlar kullanım amaçlarına göre gelişimi teşvik edenler, gelişim engelleyiciler ve diğerleri olmak üzere 3 gruba ayrılır.

Bitki gelişimini teşvik edenler

Bu grupta yer alan hormonların kullanım amacı oldukça geniştir. Ayrıca bitki gelişim düzenleyiciler en sık bu amaç doğrultusunda kullanılır. Amaca yönelik kimyasal maddenin seçimi ve zamanında kullanımı çok önemlidir.

 

Bitki gelişimini geciktirenler

Bitki gelişimini geciktiren hormonlar birçok kültür bitkisinde değişik amaçlarla kullanılsa da en geniş kullanım alanı süs bitkileridir. Çünkü üretimin amacı, talebin en yoğun olduğu ve fiyatların en yüksek olduğu zamanda ve periyotta üretimin sağlanmasıdır.

 

Bitki aktivatörleri

Bitki aktivatörleri, bitkilerin doğal savunma sistemlerini uyaran, besin maddelerinden daha iyi yararlanmalarını sağlayan, stres koşulları ve benzeri dış etmenlerden korunması için yardımcı olan, verimini ve ürün kalitesini olumlu yönde etkileyen doğal veya kimyasal güçlendiricilerdir. Direnç arttırıcı ve toprak yapısını düzenleyici özellikleri olan ve bu özelliklerden birini veya birkaçını bir arada taşıyan maddelerdir. Bitki aktivatörü uygulamasından sonra yeni gelişen bitki kısımları hastalığa karşı daha az hassas ve dolayısıyla daha sağlıklı olmaktadır. Bitki aktivatörlerinin tek başlarına veya cyprodinil, fenpropidin gibi fungisitler ile karışım halinde uygulanması ürün verimini arttırır.


Bitkinin doğal savunma mekanizmasının uyarılması ve güçlendirilmesi amacı ile kullanılan maddeler sonucu bitki kendi başına çoğu hastalığı yenebilmekte ve zararlıların vermiş olduğu zararı atlatabilmektedir. Bu özelliği ile kimyasal ilaçlara olan ihtiyaç azalmak ile birlikte daha sağlıklı ve ekonomik ürünler elde edilmektedir.

 

Hormonların kullanımı sırasında dikkat edilmesi gereken hususlar

Uygulamalar sırasında birtakım sorunlar ile karşılaşabilir. BGD'ler bitkilerde su, karbonhidrat ve besin maddelerinin uygun oranda bulunması durumunda beklenen etkiyi sağlamakta, aksi halde hiç etki etmediği gibi ters etkiler de ortaya çıkabilmektedir. Bu temel maddelerin bitkilerde uygun oranda bulunabilmesi, toprak işlemesi, sulama, gübreleme, hastalık ve zararlılarla mücadele gibi kültürel işlemlerin yerine getirilmesiyle orantılıdır.  Ülkemizde kurulu bulunan meyve bahçelerinin çoğunda bu kültürel işlemlerin yeterince yapılmaması, BGD'lerin istenen etkiyi verememesine yol açabilir ve dolayısıyla güvensizliğe neden olabilmektedir.


Uygulamalar esnasında yapılan hatalar gerek insan sağlığı ve gerekse bitkiler açısından sakıncalı durumlar ortaya çıkmaktadır. BGD uygulamalarında dikkat edilecek hususları şöyle sıralayabiliriz;

  1. 1) Kullanacağımız BGD, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış olmalıdır.
  2. 2) BGD solüsyonu hazırlanırken preparat solunmamalı, havalı bir ortamda hazırlanmalıdır.
  3. 3) Hazırlama ve uygulama sırasında maske ve eldiven kullanılmalıdır.
  4. 4) Uygulanacak doz tam olarak hazırlanmalıdır.
  5. 5) Uygulamadan önce stok veya solüsyon iyice çalkalanmalıdır.
  6. 6) BGD uygulamalarında kullanılacak araçlar temiz olmalı, boş ilaç kapları BGD uygulamalarında kesinlikle kullanılmamalıdır.
  7. 7) BGD uygulamalarında kullanılan kap ve aletler, ilaçlama gibi başka amaçlar için kullanılmamalıdır.
  8. 8) BGD uygulamasında kullanılan kap ve aletler oturulan kapalı yerlerde ve yiyecek bulunan buzdolaplarında saklanmamalıdır.
  9. 9) BGD uygulaması sırasında ilaç buharı ve zerreleri solunmamalıdır.
  10. 10) BGD uygulamaları sırasında bir şey yenmemeli ve sigara içilmemelidir.
  11. 11) Uygulamadan sonra eller ve yüz bol su ve sabun ile iyice yıkanmalıdır.
  12. 12) BGD'ler orijinal şişelerinde ve direk güneş ışığı bulunmayan serin yerlerde ve kilit altında bulundurulmalıdır.
  13. 13) Son kullanım tarihleri geçmiş BGD’ler asla kullanılmamalıdır.
  14. 14) Bekletilmiş solüsyonlar kullanılmamalı, solüsyonlar ihtiyaç duyulan miktar kadar hazırlanmalıdır.
  15. 15) Doz çok iyi hazırlanmalı. Kullanılan BGD'ye göre dozların değişebileceği unutulmamalıdır.
  16. 16) İşi bitmiş BGD şişeleri asla etrafa bırakılmamalı. Ya güvenli bir şekilde imha edilmeli yada atık sistemine gönderilmelidir.

 

Mevcut uygulamalarda da birçok olumsuz durumla karşılaşılmaktadır. Bunlar genellikle yetiştiricilerden kaynaklanan ve yanlış uygulamalara dayanan olumsuzluklardır. Bu hatalar ilaçlama gibi kültürel işlerdeki hatalara büyük benzerlik gösterir. Bu yanlış uygulamaları başlıca şu örnekler ile sıralayabiliriz;

  • 1) Ne kadar çok uygulama yaparsam o kadar iyi sonuç alırım düşüncesi.
  • 2) Uygulama zamanını tam tespit edememek veya buna pek önem vermemek.
  • 3) Doz ayarlamasında yeterince hassas olamama veya dozu ne kadar arttırırsam o kadar etki eder mantığı.
  • 4) Alıştığı veya sonucunu gördüğü BGD'yi ne pahasına olursa olsun temin edip uygulamaya çalışmak.
  • 5) Ekonomik kaygılar.
  • 6) Teknik bilgide yetersizlik ve yetersiz kişilerin tavsiyeleri.
  • 7) Uygulama esnasında gereken hassasiyeti göstermemek.

 

Bu çok tehlikeli kimyasal maddeler canlılar ile temas etmesi sonucu vücutlarında çok ciddi zararlara neden olmaktadır. insan sağlığına etkileri, davranış ve şekil bozuklukları, genetik yapıda bozukluklar, sinir sisteminde oluşturduğu bozukluklar olmak üzere örneklendirilebilir.

 

Bu konu üzerine yapılmış çok sayıda araştırma mevcuttur. Örneğin memeli hayvanlar ve kuşlar üzerinde yapılan çalışmalarda canlı ağırlık başına 10 mg ve üzeri dozda 2,4-D verildiğinde doğum veya üreme kusurlarının meydana geldiği, 100-300 mg’da ise ani ölümlerin oluştuğu görülmüştür.

 

Bazı araştırmacılar Vietnam Savaşı sırasında ağaçların yapraklarını dökmek amacıyla dökülen 2,4-D'nin savaş sonrasında bu maddeyle temas eden insanlarda doğum anormallikleri ve tümör vakalarını arttırdığını iddia etmişlerdir.
Dünyanın birçok ülkesi hormonların gıdalarda kalıntı durumunun belli limitlerin altında olmasını istemektedir. Bazı ülkeler hiç kalıntı istemezken, bazı ülkeler eser miktarda kalıntıya izin verebilir.


Kalıntı analizleri

Sağladıkları ekonomik avantajları nedeniyle özellikle gelişmiş ülkelerde tarımda kullanılan BGD’ lerinin kullanım oranı ve sıklığı pestisitlere göre oldukça düşük düzeydedir. Bu nedenle çevreye olan etkileri çok daha azdır. Ancak yanlış kullanımından kaynaklanan sağlıkla ilgili problemlerin ortaya çıkmasıyla bu maddelerin kullanımında bazı sınırlamalar getirilmiş ve kullanımı ruhsata bağlanmıştır. Dünyada BGD’ ler, pestisitler (tarım ilaçları) içerisinde alt grup olarak işlem görmektedir. Türkiye’de BGD’ lerin ithal, üretim ve satışları 1988 yılından itibaren pestisitlerde olduğu gibi ruhsata tabidir. Pazarda ve markette zaman zaman anormal şekilli meyve ve sebzelere rastlanılabilir. Bu tür anormallikler yanlış hormon kullanımından kaynaklandığı gibi, bazen bitkilerin çeşit özelliğinden, bazen de bazı zararlı canlıların verdiği zararlardan kaynaklanmaktadır. Herhangi bir kimyasal analiz yaptırılmadan üreticilerin hormon kullandıkları yönünde suçlanması doğru bir yaklaşım değildir.


Her bir BGD’ nin kabul edilebilir en yüksek kalıntı değeri birbirinden farklıdır ve uygulandığı tarım ürünü üzerinde değişiklik göstermektedir. Tarımsal üretim sırasında herhangi bir ilaç veya BGD kullanıldığı taktirde zirai ilaç kalıntısı analizinin hasat sonrası mutlaka yapılması gerekmektedir. BGD’ ler bitkisel olarak beslenen hayvanların eti ve sütü gibi kaynaklarına da geçmektedir. Bu nedenle hayvansal ürün açısından da risk vardır. Önceki yıllarda ülkemizden ihraç edilen meyveler kalıntı analizi yapılmadan ihraç edildiği için sorun yaşanmış ve birçok ürünümüz geri dönmüştür. Bu yüzden ülkemizin imajı zedelenmiş ve aynı zamanda birçok ekonomik kayıp meydana gelmiştir.


Bitkisel ve hayvansal gıdalardaki BGD kalıntılarını ise pestisit kalıntıları gibi Tarım Bakanlığı labaratuvarları ile birçok özel labaratuvarlar kuruluşları yapmaktadır. Burada pazarlama öncesi yapılacak bir analiz ile ürünlerin insanlar tarafından tüketildiklerinde sağlıklarına zarar verip vermeyeceği ile ürünlerin ihracata uygun olup olmadığı anlaşılabilir.

 

Hormonların sınıflandırılması

Bitki gelişim düzenleyiciler etki ve kimyasal yapılarına göre aşağıdaki şekilde sınıflandırılabilirler:

 

1) Oksinler

Bitkilerde büyüme ve gelişmeyi etkileyen en önemli gruptur. Oksin tipindeki BGD’ ler ilk keşvedilenler olup tarımda kullanılan en eski hormonlardır. Bunlar daha ziyade hücre genişlemesine ve büyümeye neden olan maddeler olup, hücre uzaması, doku gelişimi ve kök oluşumu bunlarla teşvik edilmektedir. En çok bulunan oksin formu ise Indol-3-asetik asit (IAA)’ tir. IAA’ doğal olarak oluşan tek oksindir. Oksin daha çok tepe tomurcukları ve yapraklarda meydana gelirler ve bitkide tepeden aşağı doğru inerler. Büyümede etkili olan diğer hormonlarla birlikte ışığa yönelim benzeri vücut gelişimini (bükülme, kıvrılma, dönme ) sağlar. IAA yalnızca karanlıkta ve bitkinin karanlık bölgelerinde sentezlenebilir. Bu nedenle bitkiler güneşin pozisyonunu takip ederler. IAA bitkinin büyüme gösteren uç kısımlarında (koleoptil ucu, tomurcuk, yaprak ve kök ucu) oldukça fazla bulunmaktadır. Bu sınıflandırmaya giren kimyasal maddeler ise indol grubu, naftelen grubu, fenoksi grubu ve benzol grubu olmak üzere 4 e ayrılır.

2) Sitokininler

Bitki dokularında özellikle hücre bölünmeleri esnasında ortaya çıkan, diğer hormonların aksine, hem bitkilerde, hem de hayvanlarda bulunan kinin yapısındaki organik maddelerdir. Kinetin, benziladenin ve zeatin doğal olarak oluşan sitokininlerdir. Doku kültürü çalışmalarında besin ortamlarına ilave edilen en önemli organik bileşikler oksin ve sitokininlerdir. Bu iki bileşiğin dengesine bağlı olarak kök ve sürgün oluşumu kontrol edilebilmektedir. IAA+Kinetin uygulaması hızlı hücre bölünmesine ve hücrelerin sürekli meristematik halde kalmasına sebep olur. Oksin ve stokininin kabaca eşit konsantrasyonlarda olması durumunda kallus dokusunda organize olmamış yeni hücreler oluşmaya devam eder.

 

Aktif hücre bölünmesine sahip tüm dokularda yeterli miktarda sitokinin bulunur. Özellikle kökte sentezlenir ve daha sonra ksilem aracılığıyla bitkinin yeşil aksamlarına taşınır. Oksinlerin kök oluşumunu teşvik etmelerine karşın, sitokininler sürgün oluşumunu teşvik ederler. Doku kültürü ortamlarında organ oluşumu ve gelişimine katkıda bulunurlar. Hücre bölünmesinde etkili olan ve yaşlanmayı geciktiren hormonlardır. Sitokininlerin yapraklarda nükleaz ve proteaz oluşumunu engelleyerek protein yıkımını önledikleri ve bu yolla yaşlanmayı geciktirdikleri sanılmaktadır. Bu nedenle yeşil aksamı yenilen marul ve maydanoz gibi sebzelerin ve kesme çiçeklerin hasat sonrası bozulmalarını geciktirmek amacıyla kullanılmaktadır.

 

3) Giberellinler

Giberillinler de oksinler gibi düşük dozlarda büyümeyi ve gelişmeyi teşvik edici hormonlardır. İlk defa Japonya’ da çeltik bitkisi ile birlikte büyüyen Gibberella Fujikuroi mantarının, çeltikte çok fazla boylanmaya neden olmasının fark edilmesiyle keşvedilmiştir. Daha sonrasında GA3 maddesi Gibberella Fujikuroi mantarından izole edilmiş ve adını da ordan almıştır. Günümüzde birçok giberellin sınıfına giren doğal ve sentetik giberellin vardır. Ancak bunlardan yalnızca GA3 ticari amaçla kullanılmaktadır.

 

4) Absisik asit

Bitkilerde gelişimi teşvik edici hormonların aksine engelleyici doğal maddeler de bulunmaktadır. Bu maddelerden en önemlisi absisik asittir (ABA). Absisik asit, teşvik edici hormonlar olarak bilinen oksin, giberellin ve sitokininlerin doğal zıttıdır. Absisik asit bitkinin her yerinde her zaman bulunur. Ancak çevre şartlarına göre miktarı değişir. Bitkinin kuraklık gibi olağanüstü durumlarda terlemede azalma, tohumda uyku veya dormansi halinin devamı, yaprak dökümü ve kök gelişimi gibi olaylar ile kendisini korumaya almasını sağlar. ABA doğal olarak oluşan ve bulunan tek absisik asittir. Üretimi maliyetli olduğu ve pratikte pek kullanım alanı olmadığından ticari olarak genellikle kullanılmaz.

 

5) Etilen

Etilen hormonu daha çok olgunlaştırma hormonu olarak bilinir. Diğer birçok hormonun aksine olgunlaşmaya ve yaşlanmaya neden olur. Diğer tüm hormonların aksine oda sıcaklığında gaz halde bulunur. Bu nedenle bir bitkiden gaz olarak yayıldığında ortamdaki diğer bitkileri de etkileyerek çiçeklenmelerine, meyvelerin ise bozulmalarına neden olur. Bitkide en fazla etilen çiçeklenme döneminde bulunur. Diğer hormonlara göre de oldukça basit bir kimyasal yapısı vardır. Tüm dokularda bulunur ancak taşınması zor olduğundan üretildiği yerde kullanılır. Ülkemizde Tarım Bakanlığı'nca ruhsatlandırılmış ethephon (ethrel) ve ethephoncyclanilid karışımı etken maddeli ürünler ticari olarak kullanılmaktadır.

 

6) Brassionosteroidler

Brassionosteroidler bir çeşit bitki steroidleridir. Hayvan steroidlerine büyük benzerlik gösterirler. İlk defa kolza bitkisinden brassin bileşiğinin izole edilmesi ile keşvedilmiştir. Büyümeyi teşvik edici hormonlardır. Bitkinin strese karşı dayanıklılığının artması konusunda etkilidir.

 

7) Paclobutrazol

Vejetatif gelişmeyi azaltıp, generatif gelişmeyi artıran sentetik hormondur. Özellikle meyvecilik ve süs bitkilerinde fazla vejetatif gelişmeye engel olmak için kullanılır. Giberellinlerin doğal zıttıdır. Bitkiye uygulandığında bitkinin savunma sistemini güçlendirir, sıcağa ve soğuğa karşı direncini arttırır.

 

8) Jasmonik asit

İlk olarak yasemin bitkisinden elde edilmiştir. Jasmonatlar özellikle bitkilerin savunma sistemini güçlendirerek hastalık ve zararlılara karşı dayanıklılığı arttırmaktadır. Büyümeyi teşvik edici özelliklerinin olduğu gibi engelleyici özellikleri de bulunmaktadır.

 

9) Salisilik asit

Salisilik asit insanlar tarafından ilaç olarak kullanılan aspirindir. İlk defa söğüt ağacından elde edilmiştir. Büyümeyi teşvik edici bir hormondur. Bitkinin her organında bulunur. Bitkinin strese karşı dayanıklılığının artması konusunda etkilidir. Kesme çiçeklerin vazo ömrünün arttırılması için de kullanılmaktadır.

 

Hormonların kullanım talimatları

Ülkemizde ruhsatı bulunan ve kullanılmakta olan tüm bitki gelişim düzenleyiciler, diğer bitki koruma ürünleri ile birlikte Tarım Bakanlığı’nın Bitki Koruma Ürünleri Daire Başkanlığı tarafından kontrol altında tutulur. Tüm ruhsatlı BGD’ler, kullanım talimatları ve etken maddeleri gibi bilgiler ile birlikte kutusunun arkasında ve Bitki Koruma Ürünleri Daire Başkanlığı’nın sitesinde bulunmaktadır. Üreticiler daha fazla bilgi almak istediklerinde ruhsat sahibi firma ile iletişime geçebilir veya siteye mesaj atabilirler. (https://bku.tarim.gov.tr/Kullanim/TavsiyeArama)


Sitede tavsiye arama bölümüne geldikten sonra ruhsat grubunu bitki gelişim düzenleyicisi olarak seçmek yeterlidir. Arama butonundan ise bitkiye yada etken maddeye göre arama yapılabilir.

 

İçsel hormon biyosentezini ve konsantrasyonlarını arttırıcı uygulamalar

Bitkilerin gelişmesinde ve köklendirilmesinde kullanılan sentetik hormonların çevreye olumsuz etkilerinin olması ve kullanımının nispeten pahalı olması, çevreye zarar vermeyecek ve doğal alternatif yöntemleri akla getirmektedir. Bu yöntemler ile içsel hormon konsantrasyonları arttırılabilmektedir. Bu sayede kullanılan büyüme düzenleyicilerinin etkinliği artabilmekte ve kullanım düzeyleri düşmektedir. Ayrıca ülkemizde BGD’ler yetiştiriciler tarafından yeterince tanınmamakta ve halk arasında hormon sözcüğünden kaynanlanan bir güvensizlik bulunmaktadır.

 

1) Mikro organizmaların kullanımı

Kullanılan bazı biyolojik mücadele etmenlerinin içsel hormon konsantrasyonunu arttırarak bitki gelişimi teşvik ettikleri ortaya konmuştur. Azospirillum spp. indol asetik asit, gibberellin ve sitokinin gibi fitohormonları üretmektedir. Ayrıca bu mikroorganizmalar bitkinin topraktaki mineral maddeleri alımına yardımcı olurlar ve bazı sinyal moleküller salgılayarak bitki gelişimine katkıda bulunurlar. Rhizobium bakterileri fitohormon üreterek bitki gelişimini olumlu bir şekilde etkilemektedir. Bu izolat marul ve kanolanın erken çimlenmesini sağlamıştır. Marul ve kolzada Rhizobium leguminosarum tarafından sitokinin üretildiği ortaya konulmuştur. 

 

En çok araştırılan biyokontrol mikroorganizmalarından olan Trichoderma türlerinin izolatları tarafından üretilen sekonder metabolitlerin oksin benzeri bileşikler olarak görev yaparak, bitki boyu, yaprak sayısı ve meyve sayısını büyük oranda arttırdıkları saptanmıştır. Ayrıca toprakta ve rizosferde yaygın olarak bulunan Pseudomonas bakteri izolatlarının tarla koşullarında nohut, patlıcan, soya fasulyesi ve domatesin tohum çimlenmesini, kök ve yeşil aksam ağırlıklarını teşvik ettiği belirlenmiştir. İki farklı gül genotipinde IBA (0, 2000, 4000 ppm) ve Agrebacterium rubi suşlarını (A1, A16 ve A18) tekli ve kombineli kullanarak köklenmeye etkisini araştırmıştır. Çalışma sonucunda en yüksek oranda köklenme 4000 ppm IBA + A. rubi A16 kombinasyonundan elde edilmiştir.

 

2) Yaprak ve tomurcuk varlığı

Hormon üretim noktalarından olan yaprak ve tomurcukların çelik üzerindeki varlığı hormon Algül, Tekintaş, Günver Dalkılıç 91 konsantrasyonlarını arttırarak köklenmeye olumlu etkide bulunabilmektedir. Gordal zeytin çeşidinin çeliklerinin köklenebilme durumları üzerine yaprak ve tomurcukların etkisinin araştırıldığı bir çalışmada yaprak varlığının önemli derecede kallus ve kök oluşumunu arttırdığı, yaprak yokluğunun köklenmeyi inhibe ettiği belirlenmiştir. Aynı şekilde köklenmesi zor olan Kalamon zeytin çesidinin yapraklı çeliklerinde kallus üretiminin %70'ten yüksek olduğunu, yapraksız çeliklerde kalluslanmanın %18-22 olduğunu belirlenmiştir.

 

3) Yaralama işlemi

Bitkisel hormonların üretim yerlerinden birisi de yara bölgeleridir. Bu nedenle çeliklerde yaralama işlemi ile dışsal olarak uygulanan büyüme düzenleyicilerinin etkinlikleri arttırılabilmektedir. Beş farklı yaralama uygulamasının Domat zeytin çeliklerinin köklenmesi üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada Şubat ortasında alınan yapraklı yarı odun çeliklerine -1 yaralamayı takiben 5 g.l indol butirik asit (IBA) uygulanmıştır. Yüzeysel çizme uygulaması çeliklerin köklenmesini önemli düzeyde arttırmıştır. En yüksek köklenme oranı (% 68) ve kök sayısı (4.5) yüzeysel çizme uygulanan çeliklerde gözlenirken, hiç yaralama yapılmayanlarda % 21 köklenme ve 1.0 adet kök saptanmıştır. Aynı şekilde elma M26 klon anaçlarında dikine yaralama işlemi ile kök oluşumu önemli derecede artmaktadır.

 

4) Eğme bükme uygulaması

Bitkilerin gelişminde ve meyve veriminde dal açıları önemli bir unsurdur. Daha dik gelişen dalların daha kuvvetli geliştikleri, daha geniş açılı gelişen dallarda ise gelişmenin daha zayıf olduğu ve daha erken yıllarda çiçek açtığı bilinmektedir. Dalların açıları genişletildikçe apikal dominansi hafifler ve bazı inaktif tomurcuklar sürmeye başlamaktadır. Ayrıca daha dik gelişen dallarda daha düşük karbonhidrat seviyesi ve yüksek azot seviyesi bulunur. Dal açmanın sürgünlerde sitokinin seviyesini arttırdığı belirlenmiştir. Bazı elma, armut ve kiraz çeşitlerine ait 1 yaşlı fidanları dik ve toprakla 50-60 derece olacak şekilde dikilmiştir. Çalışma sonucunda eğik şekilde dikilen bitkilerin azda olsa tomurcuk patlama oranının arttığını tespit edilmiştir. 


Kesme çiçek elde etmek için üretilen güllerde bükme işleminde sürgünler allta bir gerçek yaprak kalacak şekilde 45 derecelik bir açıyla bükülür. Bu işlem sayesinde köklerden gelen sitokinin ve giberellinler bükme noktasının üstüne çıkamayarak konsantrasyonları artmakta ve altta kalan sürgünler daha kuvvetli bir şekilde gelişebilmektedir. Zayıf gelişen dallar da bükülerek uzun ve kaliteli kesme çiçekler alınabilmektedir.

 

5) Etiolasyon uygulaması

Bitkilerde büyüme uçlarından sentezlenen IAA bitkilerin güneş görmeyen kısımlarından aşağıya doğru taşınmaktadır. Gelişmekte olan sürgünleri karanlıkta bırakıp IAA konsantrasyonunu arttırmayı amaçlayan etiolasyon işlemi ile bu sürgünlerden alınan çeliklerin köklenebilme yetenekleri arttırılabilmektedir. Elma Bramley çöğürlerinde sadece köklendirme hormonu kullanarak önemli bir köklenme oranı elde edemezken sürgünlere etiolasyon uygulaması sonrası köklendirme hormonu kullanımının köklenmeyi önemli ölçüde arttırdığı belirlenmiştir.

 

6) Gama ışını uygulaması

Çok düşük dozlarda gama ışınları bitkiler üzerinde hücre bölünmesine etkide bulunarak bitkilerin hormon içeriklerini arttırabilmektedir. Kişniş bitkisi tohumlarında yürütülen bir araştırmada düşük gama ışınları uygulamaları ile fitohormonların arttırılması hedeflenmiştir. Kişniş tohumları 0, 20, 40, 60, 80 ve 100 Gy olmak üzere farklı düşük doz gama ışımalarına tabi tutulmuştur. Çalışma sonucunda IAA, GA , ve ABA miktarlarının 3 artan ışıma dozu karşılığında doğrusal bir artış gösterdiği belirlenmiş ve düşük gama ışını dozları kullanımının hücre bölünmesi ve gelişmesini teşvik ederek gıdaların besleyici değerinin arttırılmasında güvenilir bir metod olduğu bildirilmiştir.

 

7) Alternatif hormon kullanımı

Alternatif hormonlar bitkilerin gelişmesinde ve çeliklerin köklendirilmesinde oksin, sitokinin, giberellinler yerine kullanabilecek doğal materyallerdir. Alternatif hormonların etkinliği üzerine araştırmalar yapılmış ve bilhassa geçmiş yıllardan beri hobi amaçlı çiçek yetiştiricileri tarafından kullanılarak etkinlikleri gözlemlenmiştir. Alternatif hormonlara örnek olarak söğüt ağacı suyu, hindistan cevizi suyu, aspirin, tarçın, moringa ektraktı ve bal verilebilmektedir. Bu maddeler büyüme düzenleyicileri açısından oldukça zengindirler ve uygulama sonrası sentetik büyüme düzenleyicilerine benzer etkiler gösterebilmektedirler.

 

Parkia biglobosa bitkisinin çeliklerinin köklendirilmesinde saf bal, hindistan cevizi suyu ve moringa yaprak ekstraktının kullanıldığı bir çalışmada, moringa yaprak ekstraktı ve hindistan cevizi suyunun diğer uygulamalara göre önemli derecede köklenmeyi arttırdığı belirlenmiştir. Ayrıca solucan ve deniz yosunu gübrelerinde bir miktar büyüme hormonlarının bulunduğu bilinmektedir.

 

8) Besin maddelerinin etkisi

Bitki bünyesinde bulanan hormonların konsantrasyonu bitki besin maddelerinin miktarına ve formuna bağlı olarak değişebilmektedir. Bilinçli ve dengeli bitki besleme ile dolaylı ya da direkt olarak bitkisel hormonlar etkilenerek büyüme ve gelişme kontrol altına alınmaktadır. Bitkide bulunan besin maddelerinin düzeyleri oksin ve sitokinin gibi bitki hormonlarının sentezini ve hareketliliğini kontrol ederek içsel hormonların miktarını etkileyebilmektedir. Bitki bünyesinde proteinler, amino asitler, nükleik asitler, enzimler, klorofil, ATP ve ADP gibi bir çok organik bileşiğin yapısında yer alan azot noksanlığında bitkilerin vegetasyon süreleri kısalarak bitkiler erken yaşlanmaktadır.

 

Bu erken yaşlanmaya azotun sitokinin sentezi ve taşınmasına olan etkisi sebep olmaktadır. Sitokinin ve Oksin grubu hormonların kimyasal bileşimlerinde azot elementi bulunması nedeniyle bitki bünyesindeki azot konsantrasyonunun artması ya da azalması durumunda bu hormonların sentezlenen miktarı artmakta veya azalmaktadır. Fosfor elementi sitokinin, IAA ve GA gibi 3 hormonların aktivitesini arttırır ve stomaların açılıp kapanmasını düzenler. Klor hücre içindeki IAA düzeyini ve taşınmasını etkiler. Çinko noksanlığında ise triptofan amino asidi sentezlenemesine bağlı olarak IAA sentezi gerilemektedir.

 

Kaynak :

Sorhocam.com aktif üyesi

Selimcan

x
Bu konu hakkındaki sorularınızı ya da görüşlerinizi bu alana yazabilirsiniz!

Mustafa Duzcu

21.10.2022 22:31:16

Mrb fidanciyim bolu fındığı fidanı yani ceviz ağacı şeklinde fındık fidanı üretiyorum. Aşıya hazır hale gelmeleri için en hızlı nasıl buyutebilirim. giberellin asit iceren yapraktan verebileceğim ilacını, varmı

(84324 kodunu soldaki kutucuğa yazın!)

Bitki Gelişim Düzenleyiciler Nelerdir?

Bitki Gelişim Düzenleyiciler Nelerdir?

Bitki Gelişim Düzenleyiciler Hormonlar Tüm canlılar gibi bitkiler de büyüyüp gelişmek ve bünyelerindeki birçok fizyolojik olayları kontrol edebilmek için dokular arası bir iletişime ihtiyaç duyarlar. Bu iletişim bitkilerde hormon adı verilen kimyasal maddeler ile gerçekleşir. Bitkiler büyüme ve gelişimlerini devam ettirebilmek için ihtiyaçla...

Bitkilerde Sodyum Elementinin Önemi Nelerdir?

Bitkilerde Sodyum Elementinin Önemi Nelerdir?

SODYUM Bitkilerin Sodyum Alımı: Bitkiler Sodyumu Na+ iyonu şeklinde alırlar. Bitkilerde sodyum temelde floem iletim boruları içersinde taşınır. Bitkiler aldıkları sodyum miktarı ve sodyum tepkimeleri yönünden iki grup altında toplanır; a.Natrofilik bitkilerde, sodyumun bitki organları arasında üniform şekilde dağılır. b.Natrofobik bitkilerde ...

Bitkilerde Klor Elementinin Önemi Nelerdir?

Bitkilerde Klor Elementinin Önemi Nelerdir?

KLOR Bitkilerin Klor Alımı:Klor bitkiler tarafından kökleri ve toprak üstü organları aracılığıyla Cl- iyonu şeklinde alınır.Bitkilerin klor gereksinimi çok azdır.Klor alımı temelde besin çözeltisinin yada toprak çözeltisinin Cl- konsantrasyonuna bağlıdır.Klor alımı ve birikimi üzerine ortamda fazla miktarda bulunan NO3 ve SO4 anyonları olumsuz ...

Bitkilerde Kalsiyum Elementinin Önemi Nelerdir?

Bitkilerde Kalsiyum Elementinin Önemi Nelerdir?

KALSİYUM Bitkilerin Kalsiyum Alımı: Bitkiler kalsiyumu Ca+2 iyonu şeklinde alırlar. Aşırı derecede yıkanmış ve kireçleme yapılmamış asit topraklar dışında bitkilerin gereksinimlerinden fazla kalsiyum kök etki alanına kitle akımı ile taşınır. Bitkiler tarafından alınan kalsiyum miktarı bitkilerin genetik yapılarıyla yakından ilgilidir. Baklagil ...

Bitki Besin Elementlerinin Alımına Etki Yapan Etmenler Nelerdir?

Bitki Besin Elementlerinin Alımına Etki Yapan Etmenler Nelerdir?

BİTKİ BESİN ELEMENTLERİNİN ALIMINA ETKİ YAPAN ETMENLER Bitkinin fiziksel ve biyokimyasal aktiviteleri iç ve dış etmenlerin etkisi altındadır.Buna bağlı olarak bitki besin elementlerinin alımı artar, azalır yada değişmeden kalır. Bu etmenler; Sıcaklık, Işık, Havalanma, pH, İyonların karşılıklı etkileri, Bitki çeşidi, Bitkinin büyüme du...

Bitkilerde Bakır Elementinin Önemi Nelerdir?

Bitkilerde Bakır Elementinin Önemi Nelerdir?

BAKIR Bitkilerin Bakır Alımı: Bakır bitkiler tarafından temelde Cu2+ iyonu şeklinde alınır.Bitkiler doğal ve yapay organik bileşikler şeklindeki bakırı da aldıkları gibi yaprakları aracılığıyla bakır tuzlarını ve komplekslerini alırlar. Bitkiler bakırı çok küçük miktarlarda alırlar. Bakır alımında demir, manganez, çinko ve nikel gibi ağır metal...

Bitkilerde Kobalt Ve Silisyum Elementinin Önemi Nelerdir?

Bitkilerde Kobalt Ve Silisyum Elementinin Önemi Nelerdir?

KOBALT-VANADYUM-SİLİSYUM (KVS) Bitkilerin KVS Alımı ve İçerikleri: Kobalt bitkiler tarafından Co2+ iyonu şeklinde, Vanadyum VO2+ ve VO3 iyonu şeklinde, Silisyum Si(OH)3 şeklinde alınır. Bitkilerin KVS içerikleri sırasıyla, Co:40-180 μg/kg, V:1-10 mg/kg, Si:%0.5’ten daha az. Torakta KVS:Toprakların toplam Co içerikleri 1-70 mg/kg, V...

KULLANICI GİRİŞİ

Üye Ol Şifremi Unuttum?

Sorhocam.com 2014 yılında Ziraat Mühendisi Arafa KARAÇELEBİ tarafından kurulmuş olup herkesin faydalanabilmesi için ücretsiz olarak hizmet vermektedir.

Yetiştiriciliği, tarımı, ürünleri, bitkisi, ağacı, çiçeği gübreleri, hastalığı zararı, zararlıları, mücadelesi, ilaçları aşısı, budaması, otu, faydaları, programı, önerileri, istekleri, tavsiyeleri, nedir, nelerdir, nasıl yapılır, özellikleri, kullanım alanları, takvimi, sınavı, sınavları, notları

Site Haritası - Rss Beslemesi