• notifications1
  • menü

Bugün : 28 Mart 2024 Perşembe

ECHİNACEA

 

KÜLTÜRÜ VE ÖNEMİ

Echinacea türleri Asteraceae/Compositae familyasından Kuzey Amerika'nın endemik bitkileridir. Echinacea cinsi yayınlanan taksonomik incelemelere göre 9 tür içermektedir. Echinacea türleri otsu ve çok yıllık bitkilerdir. Türlerin bitki boyları ortalama 10-100 cm uzunluğunda olup, çok dallanan türlerdir. Çiçek tablaları koni şekline benzediğinden dolayı bitkiye  “cone flower” ismi verilmiştir. İngilizce “black sampson” “red sunflower” gibi isimler ile de tanınmaktadır. Echinacea Türkiye’de “ekinezya”, “ekinasya” gibi isimlerle bilinmektedir.

Tıbbi olarak değerlendirilen türler E.angustifolia, E.pallida, E.purpurea  türleridir. Echinacea türleri 18’inci asırdan itibaren kızılderiler ve Amerikalılar tarafından, 19’uncu asırdan itibaren de Avrupalılar ve diğer toplumlar tarafından tıbbi bitki olarak kullanıla gelmektedir. Türler arasında karışıklık her zaman olmuş ve biri diğeri yerine satılmaktadır. Ticarette genellikle kökler karıştırılmaktadır. Özellikle de echinacea türlerinin tohumları birbirine çok benzemektedir. Bu türlerin hem kalite hem de miktar ve kimyasal bileşenlerindeki farklılıklar olduğu yapılan pek çok çalışmada tespit edilmiştir.

 

Kullanımı ve Değerlendirilmesi

Bitkinin toprak altı ve toprak üstü kısımları kullanılmaktadır. E. purpurea ve E. pallida’nın farklı bitki kısımları dünyanın her yerinde özellikle immünesitimülant özelliklerinden dolayı kullanılmaktadır. Bitkinin toprak üstü taze kısımlarından elde edilen suyu soğuk algınlığı, üst solunum yolları ve idrar yolları enfeksiyonlarında geleneksel uzun zamandan beri kullanılmaktadır. Günümüzde echinacea  ham madde olarak bitkisel ilaç formülasyonlarında en çok kullanılan ham maddeler arasındadır. Echinacea türlerinin biyolojik aktifitesi tek bir etkili madde ile sınırlı değildir. Bu bitkiler çok sayıda alkalamid, cafeik asit türevleri, glikoprotein, polysakkarid ve uçucu yağ gibi biyoaktif maddeler içerir. Echinacea extreleri sağlık preparatlarının yanında kozmetik ve şekerleme, çikolata gibi pek çok fonksiyenel gıdaların üretiminde önemli bir katkı maddesini oluşturmaktadır. Bitkisel extre içeren fonksiyenel içecekler içerisinde echinacea türlerinin son zamanlarda önemli bir paya sahip oldukları dikkat çekmektedir.

 

E.urpurea ve E. pallida’nın toprak üstü kısımları ya da tüm bitkinin içermiş olduğu biyoaktif maddelerin hayvan besleme, hayvan sağlığı, hayvanın sağlıklı kilo artışı ve süt üretimi için kullanımını hayvancılık sektöründe echinacea türlerinin kullanımı ile yeni gelişen alanlardan birisidir. Ayrıca bitkinin standartize edilmiş extrelerinin belirli oranlarda arı beslemede kullanılması ile birlikte arıların daha sağlıklı çalıştıkları yapılan çalışmalar arasındadır. Biyolojik mücadelenin son zamanlarda önem kazanması ile birlikte belli bitki hastalıklarına karşı echinacea bitki extrelerinin etkili olması nedeni ile echinacea’nın standartize edilmiş ektreleri bitki korumada doğal koruyucular arasına girmiştir. Echinacea türleri görsel ve diger bazı özellikleri bakımından kesme çiçek sektörü ve park-bahçe peyjaz alanlarında her geçen gün artan oranlarda dünya çapında kullanılmaktadır.

 

Hem antimikrobial hemde antiooxsidant aktiviteye sahip olan cichoric asit gıdalarda önemli kullanım potansiyeline sahiptir. Echinacea extrelerinin etkinliğini artırmak için bitkisel ilaçlarda ve fonksiyenel gıdalarda cichoric asite göre standardizasyonunun yapılması önerilmektedir. Ayrıca alkalamidlerin tek başına antioxsidant aktivite sağlamamasına rağmen, cichoric asitle birlikte kullanıldığında cichoric asitin aktivitesini artırdığı bilinmektedir.

 

Echinacea türlerinden elde edilen özellikle kök extrelerinin pek çok potojen mantarlara karşı anti-fungal, antibakterial, antiviral ve antiinflammatuar etkilere sahip olduğu bilinmektedir.

 

Echinacea purpurea’nın daha çok yaprak, sap ve çiçeklerinden elde edilen herbası kullanılırken, E.pallida’nın kökleri kullanılmaktadır. Echinacea bitkisinin özsuyu hafif tatlı bir miktar dil üzerinde bekletildikten sonra daha acımsı bir tat bırakan ve kokusu hafif aromatik olan bir sıvıdır. Echinacea’nın tüketimi Amerika, Avrupa ve diğer ülkelerde önemli derecede artmıştır. Bugün, echinacea türlerinden elde edilen extre ve preparatlar Avrupa ülkeleri ile birlikte A.B.D’de birkaç milyar dolar bitkisel ilaç pazarından en yüksek payı almaktadır.  Son zamanlarda özellikle Amerika’da Echinacea preparatları bitkisel endüstri ile ilgili pazardan yaklaşık % 10’luk bir paya sahiptir. Sadece A.B.D’de echinacea preparatlarının yıllık satışının 300 milyon dolar olduğu tahmin edilmektedir.

 

Son yıllarda echinacea türlerinin biyolojik olarak aktif içeriklerinin belirlenmesi ile birlikte bitki tüm dünyada tanınarak bitki ile ilgili pek çok araştırma yürütülmüştür. Bitkinin alternatif kullanımları ile ilgili bir çalışmada; Echinacea herbası Rusya’da hayvanların süt verimini, kalitesini artırmak ve hayvanların hastalıklara karşı direncini artırmak için hayvan yemlerine karıştırılmaktadır. Echinacea ile ilgili ham maddeye talebin artışı ile birlikte echinacea’nın kültür alanıda her geçen gün artmaktadır. Bugün dünya pazarına sunulan echinacea ham maddelerinden E. purpurea tamamen kültür alanlarından gelirken, E. pallida ve diğer türlerle ilgili hammaddelerin çok az bir kısmı kültürden gelirken çoğunluğu doğadan toplanmaktadır. En iyi yetiştirme yöntemleri, standartizasyon ve kalite kontrolu yetiştiricilerin, üreticilerin ve tüketicilerin güvenini artırmak için önemlidir.

 

Kimyasal Bileşikleri

Echinacea türlerinde günümüze kadar yapılan çalışmaların ışığında en önemli kimyasal maddelerden kafeik asit türevleri(sikorik), alkalamidler, polysakkaridler glikoproteinler ve uçucu yağlar en önemli bileşik olarak kabul edilirler.   Avusturya’da yapılan bir araştırmada Echinacea purpurea bitkisinin farklı organlarında (kök, yaprak, sap ve çiçek) toplam alkalamid veriminin % 0.2 - 12.10 mg/g arasında değiştiğini; köklerde % 1.20 -12.10 arasında alkalamide bulunurken, toprak üstü kısımlarda % 0.20-3.90 alkalamid bulunduğu belirtilmektedir.

 

Aynı araştırmada cichoric asit verimi ile ilgili elde edilen sonuçlara göre köklerde 1.40-8.00 arasında değişirken, toprak üstü kısımlarda % 4.90-21.40 arasında değiştiği belirlenmiştir. Uluslar arası pazarlarda yüksek kalite standartına uygun olarak echinecea bitkisi köklerinin %62mg/g dan yüksek ve alkalamid için %15mg/g’den yüksek cichoric asit içermesi gerekir. Pazar için kabul edilebilir sınırlar minumum alkalamid için %3mg/g ve cichoric asit için %5mg/g dır. E. purpurea’a ile yapılan bir başka çalışmada bitki organlarına göre alkalamid oranları ortalama olarak köklerde % 14.40, olgunlaşmış tohumlarda %1.54, herbada %%0.77 iken, cichoric asit oranları ise köklerde %8.95, herbada %18.88 ve tohumlarda %10.9 olarak bulunmuştur.

 

E. purpurea ve E. palida’nın uçuçu yağ verimi sırasıyla % 0.3 ve % 0.08 olarak belirlenmiştir. Bitkilerin içermiş olduğu uçucu yağ verimi ve bileşimi bitki büyüme peryodu ve ekolojik faktörlere bağlı olarak değişim göstermektedir. E. purpurea’da yapılan bir çalışmada çiçeklenmenin sürdüğü 7 ay boyunca yapılan analizlerde uçucu yağ verimi % 0.12-0.30 arasında değişirken, uçucu yağ major bileşenlerden germacrene D oranı %7.2- %33.5 arasında değişim göstermiştir. Echinacea türleri içerisinde en yüksek uçucu yağ verimi E. pallida köklerinden elde edilmektedir. Konya ekolojik koşullarında yetiştirilen E. purpure’da uçucu yağ verimi % 0.3iken, E. pallida’da %0.2 olmuştur. Uçucu yağ bileşenleri irdelendiğinde E.purpure uçucu yağının ana bileşeni germacreneD %51.60  iken, E. pallida uçucu yağının ana bileşeni germacreneD %25.35 ile E. purpure’ya göre daha düşük oranda olduğu belirlenmiştir.

 

Echinacea bitki kültürünün yapıldığı ülkeler

Dünyada ticari olarak echinaceanın kültürü özellikle çok öncelerden beri Kuzey-Batı A.B.D ve Batı Kanada’da yapılmaktadır. Bitki kültürünün yayğınlaştığı  Avrupa ülkeri dikkat çekmektedir. Bunlardan Avusturya, Almanya, Fillandiya, Yogoslavya  ve Norveç echinaceanın kültürünü yapan bazı Avrupa ülkeleridir. Bu Avrupa ülkelerinin dışında Rusya, Ukranya, Avustralya, Yeni Zellanda, echinacea kültürünü yapan diğer ülkelerden bazılarıdır. Bununla birlikte yine son zamanlarda echinacea kültürünü başlatan bazı ülkeler ise Güney Afrika Cumhuriyeti, Brezilya, Arjantin, Costa Rika, Mısır, Zambia ve Tanzanya  olmuştur. Özellikle Güney Afrika cumhuriyeti yaptığı echinacea üretimi ile bazı Batı Avrupa ülkelerine ham madde teminini sağlamaktadır. Tanzanya’da Avrupa ülkelerine kesme çiçek ihracatı için echinacea kültürü yapımaktadır. Slovenya echinacea üretiminde dikkat çeken bir diğer ülkedir. Slovenya’da kültürü yapılan tıbbi ve aromatik bitkilerin yaklaşık 2/3’ünü Echinacea purpurea oluşturmaktadır.

 

Echinacea’nın ıslah çalışmaları ile ilğili dünyada yapılmış çalışmalar mevcuttur. Fakat bugüne kadar Türkiye’de echinaceanın kültürü ile ilgili çalışma yapılmadığı için Türkiye’de bitki islah çalışması da yapılmamıştır. Bitki kültür çalışmalarının daha etkin olabilmesi için bitkinin ıslah amaçları;

  1. -Daha yüksek kök, herba ve çiçek verimi
  2. -Uniform büyüme(aynı peryotta çiçeklerini açan ve tohum olgunlaştıran) özelliği ve buna bağlı olarak hasat kolaylığı
  3. - Cichoric asit, alkalamid, glikoprotein, polysakkarid ve uçucu yağ gibi istenilen etkili maddelerin oranı yüksek çeşitler geliştirmektir.

 

Echinacea bitkisi tohumları %13-23 arasında bitki türüne ve tohum iriliğine bağlı olarak sabit yağ içerir. Bu yağların büyük bir kısmı doymamış yağ asitlerinden oluşmuştur. Yağ asitlerinden en fazla linoleik, oleik ve palmitik yağ asitleri bulunur. Tohum yağlarının vitamin E içeriği 100g yağda 29-85 mg arasında değişmektedir. Bitki üretiminde tohumlardan faydalanılmaktadır.

 

Echinacea bitkisi hastalık yada zararlısı olmayan nadir tıbbi bitkilerdendir. Bununla birlikte bitkinin kültürünü yaparken yapılacak bitki yetiştirme hataları bitkide bazı hastalık ve zaralıların istenmeyen etkileri ortaya çıkabilmektedir. Hastalık ve zararlılara uygun ortam oluşturan faktörlerin başında bitkinin ihtiyacından fazla sulanması, gübrelemesi ve birim alanda çok yoğun bitki yetiştirilmesi olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

Gübreleme, bitkinin hem drog herba verimi hemde içerdiği etkili bileşikler bakımından önemlidir. Bitkinin yetiştirilmesinde uygulanacak organik yada sentetik gübreler bitkinin herba ve etkili bileşiklerin verimine pozitif etkisinin olduğu gibi yapılan yanlış gübre uygulamaları negatif de etkileyebilir. Bitki yetiştirmede yapılacak gübre uygulamaları yetiştirildiği bölgenin ekolojik koşullarına bağlı olarak değişebilir.

 

Hasat, bitki optimum koşularda kültürü yapılırsa 1 yılda 2 defa herba hasadı yapılabilir. Konya koşullarında 2 hasat yapılabilmiştir. 1’inci hasat Temmuz ayı içerisinde yapılırken, 2’inci hasat Ekim ayı içerisinde yapılabilmektedir.

 

Verim, coğrafik bölgenin ekolojik özellikleri, bitki gelişme dönemi, hasat zamanı ve yetiştirme koşulları ile çok yakından ilişkilidir.

 

Çizelge 1. Farklı ülkelerde kültürü yapılan Echinacea purpurea’nın verim ve kalite özellikleri(5)

Ülke

Drog Herba Verimi(kg/da)

A.B.D

850

TÜRKİYE

745

Almanya

740

Avusturya

720

Kanada

620

Finlandiya

609

Yugoslavya

599

Güney Afrika Cum.

567

Rusya  

560

Mısır  

557

Tanzanya

460

Ortalama

638

 

Çizelge 1’de görüldüğü gibi farklı ekolojik koşullarda yetiştirilen Echinacea purpurea bitkisinin birim alana drog verimi farklı olmaktadır. Bu verilerden bitkinin yetiştirme koşullarının önemi ortaya çıkmaktadır. Bu güne kadar en yüksek drog herba verim(850kg/da) Kaliforniya (A.B.D)’da kültürü yapılan echinacea bitkisinden elde edilmiştir. Slovenia’da yapılan çalışma sonuçlarına göre bitki yaşlandıkça bitkiden elde edilen drog verimin düştüğü belirtilmektedir. Konya ekolojik koşullarında yürütülen 3 yıllık deneme sonuçları bu verileri doğrulamamaktadır. Tam aksine her geçen yıl bitki drog herba verimi de artış göstermiştir. Bitkinin kültüründe bitkiden(herba için) ortalama 10 yıl süre ile faydalanılmaktadır. Bitki kök verimi ile yapılan çalışmalarda bitki yaşlandıkça kök veriminin artığı belirlenmiştir.

 

Kök verimi üzerine yapılan çalışmalarda kök veriminin ilk yıllara göre 3’üncü yılında daha yüksek bulunmuştur. Echinacea’nın kültürü ile ilgili yapılan çalışmaların ekonomik analizlerine göre hem toprak altı hem de toprak üstü kısımlar için yetiştiricilikte en yüksek verimliliğin 4 ve 5’inci yıllarda elde edildiği belirlenmiştir. E.purpurea’nın kök verimi E. pallida’ya göre daha düşüktür.  Bitkinin kültürünün yapıldığı alanlarda özellikle sulama yapıldığında yaprak ve gövde veriminin %50, çiçek veriminin %25 daha fazla elde edildiği sonucu elde edilirken, kurak koşullarda yetiştirilen bitkinin kök verimini daha yüksek olduğu, fakat sulamanın cichoric asit oranı üzerine etkisi olmadığı belirtilmektedir. Cichoric asit oranını ile yapılan çalışmada bitki yaşlanmasından çok etkilenmediği, fakat cichoric asit oranlarının aynı yetişme yılı içinde ve bölgeden bölgeye önemli derecede değişiklik gösterdiği belirtilmiştir. Özellikle cichoric asit oranının yüksek oranda olması yetiştirildiği toprakların organik madde içeriğinin çok yüksek olmasından(siyah toprak; %7-9) kaynaklanmaktadır.

 

Kurutulması ve depolanması bitkinin içermiş olduğu etkili maddeler bakımından son derece önemlidir. Echinacea bitki kısımlarının pek çok diğer tıbbi ve aromatik bitkilerin kurutulmasında olduğu gibi kalite kayıplarının olmaması için maximum 40 0C’de kurutulması önerilmektedir. Farklı ısı derecelerinde kurutulan bitki kısımlarındaki cichoric asit asit verimleri uygulanan ısı derecelerinden önemli seviyelerde etkilenmektedir. Kurutulmuş echinacea bitkisinin depolama ortamı alkalamid, cichoric asit ve diğer aktif bileşikler bakımından çok önemlidir. Genel olarak depolama ortamının ışık almaması, düşük sıcaklık ve neme sahip bir ortam olması gerekmektedir. Işıklı ortamda 20-30 0C ‘de depolanmış bitki materyallerindeki alkalamid miktarlarında önemli kayıplar olurken,  karanlıkta ve ortalama 5 0C’de depolanan bitki örneklerinde hemem hiç kayıp olmadığı belirlenmiştir. Cichoric asit oranı ise uygulanan depolama sıcaklıklardan (5-30 0C) etkilenmediği görülürken, depolama neminden etkilendiği görülmüştür.

 

Sonuç

Türkiye Konya ekolojşk koşullarında yürütülen 3 yıllık deneme sonuçlarına göre, Echinecea purpure ve Echinacea pallida türlerinin İç Anadolu Bölge’si koşularında yetiştirilebilineceği ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte bitkinin özellikle küresel ısınmasının en fazla görüldüğü İç Anadolu Bölgesi’nde yetiştirilmesi Türkiye’nin hemen her bölgesinde yetiştirilebilineceği potansiyeli görülmektedir. Echinace bitkisinin endüstriyel kullanımı için Türkiye’nin nitelikli hammadde temini konusunda hiçbir zorlukla karşılaşmayacağı görülmektedir.

 

 Öneriler

- Türkiye’de 7 farklı coğrafi bölgede yapılacak deneme çalışmalarının sonucunda echinacea türlerinin yetiştirilebilineceği optimum bölge yada bölgeler belirlenmesi gerekmedir.

- Bitkinin yetiştirilme tekniklerine (ekim zamanı, ekim/dikim şekli, birim alana bitki sayısı, gübreleme, sulama, hasat ve depolama) uygun yetiştirilmesi bitkinin kültüründe en  önemli konuların başında gelmektedir.

-Kültür çalışmalarının önemli bir adımı olarak Türkiye ekolojik koşullarına uyumlu ve nitelikli echinacea türlerinden yeni çeşitler geliştirilmelidir.

KULLANICI GİRİŞİ

Üye Ol Şifremi Unuttum?

Sorhocam.com 2014 yılında Ziraat Mühendisi Arafa KARAÇELEBİ tarafından kurulmuş olup herkesin faydalanabilmesi için ücretsiz olarak hizmet vermektedir.

Yetiştiriciliği, tarımı, ürünleri, bitkisi, ağacı, çiçeği gübreleri, hastalığı zararı, zararlıları, mücadelesi, ilaçları aşısı, budaması, otu, faydaları, programı, önerileri, istekleri, tavsiyeleri, nedir, nelerdir, nasıl yapılır, özellikleri, kullanım alanları, takvimi, sınavı, sınavları, notları

Site Haritası - Rss Beslemesi