Bakara Suresi (1-7. Ayetler) Tefsiri
Bakara Suresi (1-7. Ayetler) Tefsiri
1. Ayet: ا۟لٓمٓ
(Elif Lâm Mîm.)
-
Tefsir: Bu harflere 'Huruf-u Mukattaa' (birbirinden ayrı, kesik harfler) denir. Yorumlar genel olarak iki ana görüşte toplanır:
-
Mütaşâbihât (Sır): Anlamı yalnızca Allah'a ait olan sırlardır. En güvenilir ve yaygın görüş budur.
-
İ'câz (Mucize): Kur'an'ın bu harflerden oluştuğu, ancak Arapların (Arap dilinde en yetkin kişiler olmalarına rağmen) bu harfleri kullanarak Kur'an'a benzer bir eser meydana getirememeleri, onun ilahi bir mucize olduğunu gösterir.
-
2. Ayet: ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ
(Zâlike'l-kitâbu lâ raybe fîh, hudel li'l-muttakîn.) (Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar (müttakîler) için yol göstericidir.)
-
Tefsir:
-
'Zâlike'l-kitâbu' (Bu Kitap): Normalde'zâlike' (o, şu) uzaktaki bir şeyi işaret etse de, burada Kur'an'ın yüceliğini, şerefini ve geçmişte vaat edilmiş, beklenen kitap olduğunu belirtmek için kullanılmıştır.
-
'Lâ raybe fîh' (Onda şüphe yoktur): Kur'an'ın baştan sona Allah'tan (c.c) geldiği, sözlerinin hak olduğu kesindir.
-
'Hudel li'l-muttakîn' (Müttakîler için yol göstericidir): Kur'an, özünde tüm insanlığa hidayet olsa da, ondan faydalanma şerefine sadece müttakîler (takva sahipleri) nail olur. Takva; Allah'tan sakınmak, O'nun emirlerine uyup yasaklarından kaçınarak manevi bir kalkana sahip olmaktır.
-
3. Ayet: اَلَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَ
(Ellezîne yu'minûne bi'l-ğaybi ve yuqîmûne's-salâte ve mimmâ razaknâhum yunfiqûn.) (Onlar gayba inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de (Allah yolunda) harcarlar.)
-
Tefsir: Bu ayet, takva sahiplerinin (müttakîlerin) ilk üç temel özelliğini açıklar:
-
Gayba İman: Duyu organlarıyla veya akılla algılanamayan, yalnızca vahiy yoluyla bilinebilen şeylere (Allah'ın varlığı, melekler, ahiret, cennet, cehennem vb.) tereddütsüz inanmaktır.
-
Namazı İkame Etmek: Sadece namaz kılmak değil, onu doğru bir şekilde, şartlarına, rükünlerine ve huşûuna (derin saygı) riayet ederek sürekli kılmaktır.
-
İnfak: Allah'ın verdiği rızıktan (mal, ilim, zaman vb.) başkalarına ve Allah yolunda harcamaktır. Bu, hem farz olan zekâtı hem de nafile sadakaları kapsar.
-
4. Ayet: وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ
(Vellezîne yu'minûne bimâ unzile ileyke ve mâ unzile min qablik, ve bi'l-âhirati hum yûqinûn.) (Onlar, sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.)
-
Tefsir: Müminlerin inanç alanındaki tamamlayıcı özellikleri:
-
Tevhidin Sürekliliği: Hz. Muhammed'e (s.a.v) indirilen Kur'an'a inanmakla birlikte, ondan önceki vahiylere (Tevrat, İncil, Zebur gibi) ve peygamberlere de inanmayı emreder. Böylece, İslam'ın önceki dinlerin devamı ve sonuncusu olduğu vurgulanır.
-
Ahirete Yakîn ile İman: Ahirete (ölümden sonraki hayat, hesap, cennet, cehennem) şüphesiz, tam bir kesinlik ve gönül rahatlığıyla inanmaktır. Bu kesinlik, dünya hayatında doğru davranışlar sergilemenin en büyük motivasyon kaynağıdır.
-
5. Ayet: أُو۟لٰٓئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَأُو۟لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
(Ulâike alâ huden mir rabbihim ve ulâike humu'l-muflihûn.) (İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.)
-
Tefsir: Önceki üç ayette nitelikleri sayılan müminlerin mükâfatı:
-
Hidayet Üzere Olmak: Rablerinden gelen, doğru, sağlam ve şaşmaz bir yol üzerindedirler.
-
Kurtuluşa Ermek (Felâh): Muflihûn (kurtuluşa erenler), hem dünya hem de ahiret hayatında amaçlarına ulaşan, zarardan ve azaptan kurtulan kimselerdir.
-
6. ve 7. Ayetler: Kâfirler (İnkarcılar) Grubu
6. Ayet: إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاۤءٌ عَلَيْهِمْ ءَأَنْذَرْتَهُمْ أَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لَا يُؤْمِنُونَ
(İnne'l-lezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu'minûn.) (Şüphesiz inkâr edenler için, onları uyarsan da uyarmasan da birdir; inanmazlar.)
-
Tefsir: Bu ayet, inanmayı tamamen reddeden ve inatçı bir inkârcılığı benimseyen kâfirler grubunu anlatır. Onların kalplerini hakikate kapatmaları nedeniyle, peygamberin uyarılarının onlar üzerinde hiçbir etkisi kalmamıştır. Bu, inançsızlığı kalıcı hale gelmiş, iradelerini inkâr yönünde kesinleştirmiş kimseler için geçerlidir.
7. Ayet: خَتَمَ اللّٰهُ عَلٰى قُلُوبِهِمْ وَعَلٰى سَمْعِهِمْ وَعَلٰى أَبْصَارِهِمْ غِشَاوَةٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
(Hatemallâhu alâ qulûbihim ve alâ sem'ihim, ve alâ ebsârihim ğışâvetun ve lehum azâbun azîm.) (Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinin üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır.)
-
Tefsir: Bu mühürleme (hatm) Allah'ın bir cezasıdır, onların başlangıçtaki inatçı inkârlarının ve hakkı reddetmelerinin bir sonucudur.
-
Kalplerinin Mühürlenmesi: Hakikati anlayıp kabul etme yeteneklerini kaybetmişlerdir.
-
Kulaklarının Mühürlenmesi: Öğütleri, Kur'an ayetlerini ve doğru sözü işitip faydalanma yetenekleri kalmamıştır.
-
Gözlerinin Üzerinde Perde: Allah'ın evrendeki ve ayetlerdeki apaçık delillerini göremez, ibret alamaz hale gelmişlerdir.
-
'Azâbun Azîm' (Büyük Azap): Bu dünyadaki mühürlenmenin ve ahiretteki inkârın karşılığı olarak büyük bir ceza onları beklemektedir.
-